Kur’an dahi, kırk nevi’ i’caz ile, O Zâtın bir mu’cizesi olup, O’nun doğru ve Resûlullah olduğunu isbat ederek ikisi; beraber, biri âlem-i şehadet lisanı; bütün hayatında bütün enbiya ve evliyanın tasdikleri altında diğeri, âlem-i gayb lisanı bütün semavî fermanların ve kâinat hakikatlarının tasdikleri içinde binler âyâtıyle iddia ve isbat ettikleri hakikat-ı haşriye, elbette güneş ve gündüz gibi bir kat’iyettedir.
Evet haşir gibi, en acib ve en dehşetli ve tavr-ı aklın haricinde bir mes’ele, ancak ve ancak böyle hârika iki üstadın dersleriyle halledilir, anlaşılır.
Eski zaman peygamberleri ümmetlerine Kur’an gibi izahat vermediklerinin sebebi; o devirler beşerin bedeviyet ve tufuliyet devri olmasıdır. İptidai derslerde izah az olur.
Elhâsıl: Mâdem Cenâb-ı Hakk’ın ekser isimleri âhireti iktiza edip isterler. Elbette o isimlere delâlet eden bütün hüccetler, bir cihette âhiretin tahakkukuna dahi delâlet ederler.
Ve mâdem melâikeler âhiretin ve âlem-i bekanın dâirelerini gördüklerini haber veriyorlar.