Yoksa, sâbıkan isbat edildiği gibi; saadet-i ebediyye olmazsa, hem saltanatı, hem kemâli, hem celâl hem cemâl, hem rahmeti, kusur ve noksan lekeleriyle lekedar olurlar. İşte bu üç kudsî kelimeler gibi, ve ve sâir kelimat-ı mübareke, herbiri erkân-ı îmâniyenin birer çekirdeği ve bu zamanda keşfedilen et hülâsası ve şeker hülâsası gibi hem erkân-ı îmâniyenin, hem Kur’an hakikatlerinin hülâsaları ve bu üçü namazın çekirdekleri oldukları gibi, Kur’an’ın dahi çekirdekleri ve parlak bir kısım sûrelerin başlarında pırlanta gibi görünmeleri ve çok sünühatı tesbihatta başlayan Risale-i Nur’un dahi hakikî mâdenleri ve esasları hakikatlerinin çekirdekleridirler.Ve velâyet-i Ahmediye ve ubûdiyet-i Muhammediye (Aleyhissalâtü Vesselâm) cihetinde, öyle bir dâire-i zikirde, namazdan sonraki tesbihatta bir tarikat-ı Muhammediyenin (A.S.M) virdidirler ki her namaz vaktinde yüz milyondan ziyade mü’minler beraber, o halka-i kübrayı zikirde ellerinde tesbihler otuzüç,
otuzüç, otuzüç defa da tekrar ederler.