Meyve Risalesi | Onbirinci Mesele | 157
(130-169)

Ben de mecbur oldum, yazdım. Sonra baktım ki; mânasının münâsebeti bu asrımıza o kadar kuvvetlidir ki; hiç tevâfuk emâresi olmasa da, yine bu âyetler her asra baktığı gibi mânayı işâri ile bizimle de konuşuyor kanaatım geldi.

Evet, evvelâ: Başta


cümlesi makam-ı cifrî ve ebcedi ile binüçyüz elli (1350) tarihine parmak basar ve mânayı işâri ile der: Gerçi o tarihte, dini dünyadan tefrik ile dinde ikraha ve icbara ve mücâ-hede-i diniyeye ve din için silâhla cihada muarız olan hürriyet-i vicdan, hükûmetlerde bir kanun-u esâsî, bir düstur-u siyasî oluyor. Ve hükûmet, "Lâik Cumhuriyet"e döner. Fakat ona mukabil, mânevî bir cihad-ı dînî, îman-ı tahkiki kılıncıyla olacak. Çünki; "Dindeki rüşdü irşad ve hak ve hakikatı gözlere gösterecek derecede kuvvetli bürhanları izhar edip tebyin ve tebeyyün eden bir Nur Kur’andan çıkacak" diye haber verip bir lem’a-i i’caz gösterir.

Hem, tâ kelimesine kadar, Risale-i Nur’daki bütün muvazenelerin aslı, menbaı olarak aynen o muvazeneler gibi mükerreren Nur ve zulümat, ve îman ve karanlıkları karşılaştırmasiyle gizli bir emâredir ki,

Ses Yok