Bu önsöz, Medine-i Münevvere’de bulunan mühim bir âlim tarafından yazılmıştır.
Büyük İkbâl’e âid olan “Önsöz” de demiştim ki: “Büyüklerin tarih-i hayatları” okunurken, ulvî menkıbeler söylenip, aziz hâtıraları anılırken; insan, başka bir âleme girdiğini hissediyor. Gönlünü, tertemiz sevgi hislerinin ulvî ateşi yakıyor ve İlâhî feyzi sarıyor. Tarih öyle büyük insanlar kaydeder ki, birçok büyükler, onlara nisbetle küçük kalır.
Tarihe şerefler veren erler anılırken,
Yükselmede ruh en geniş âlemlere, yerden...
Bin rayihanın feyzi sarar rûhu derinden,
Geçmiş gibi, Cennetteki gül bahçelerinden...
Bu derin hakîkatı, “Önsöz’ü” yazarken bütün azamet ve ihtişamiyle idrak etmiş bulunuyorum. Zîra, aziz ve muhterem okuyucularımıza en derin bir ihlâs ve samimiyetle takdim ettiğimiz bu eser, hemen bir asra yaklaşan uzun ve bereketli ömrünün her safhası, binlerle harikaya sahne olan gönüller fâtihi büyük Üstad Bediüzzaman Said Nursî’ye, onun yüz otuz parçadan ibaret olan Risâle-i Nur Külliyatına; ve ahlâk ve faziletleri, ihlâs ve samimiyetleri, îman ve irfanları ile hayatın her safhasında sadece bir ülkeye değil bütün insanlık âlemine tertemiz örnekler vermekte devam eden Nur Talebelerine âidtir.