Ve bu işârette îmâ eder ki: Âyetül-Kübrâ yüzünden ehemmiyetli bir musîbet, Risâle-i Nur talebelerine gelecek.. ve “Âyetül-Kübrâ hakkı için o fecet ve musîbetten şâkirderine eman ver.!” diye niyaz eder. O risâleyi ve menbaını şefaatçı yapar. Evet, Âyetül-Kübrâ Risâlesinin tab’ı bahânesiyle gelen musîbet, aynen o remz-i gaybîyi tasdik etti. Hem o kasîdede Risâle-i Nur’un mühim eczalarına tertibiyle işâretlerin hâtimesinde mukabil sahifede der:
Yâni: “Sen, onların hassalarını topla ve ma’nalarını tahkik eyle, bütün hayır ve saadet onlar ile tamam olur.” der. Harflerin ma’nalarını tahik et, karinesiyle, ma’nayı ifade etmiyen hecaî harfler murad olmayıp, belki kelimeler ma’nasındaki Sözler nâmiyle risâleler muraddır.
Aziz Sıddık Kardeşlerim,
Geçen Leyle-i Kadrinizi ve gelen bayramınızı bütün mevcûdiyetimle tebrik ve sizleri Cenâb-ı Erhamürrâhimînin birliğine ve rahmetine emanet ediyorum.
sırrıyle sizi teselliye muhtaç görmemek ile beraber derim ki:
âyetinin ma’na-yı işârîsiyle verdiği teselliyi tamamiyle gördüm. Şöyle ki:
Dünyayı unutmak, Ramazanımızı âsude geçirmek düşünürken, hatıra gelmiyen ve bütün bütün tahammülün fevkınde bu dehşetli hâdise, hem benim, hem Risâle-i Nur’un, hem sizin, hem Ramazanımız, hem uhuvvetimiz için ayn-ı inâyet olduğunu ben müşahede ettim. Bana âid cihetinin ise, çok faidelerinden yalnız iki-üçünü beyân ederim.