Aziz Sıddık Kardeşlerim,
Sizi, tâziye değil, belki tebrik ediyorum. Mâdem kader-i İlâhî bizi bu üçüncü medrese-i Yusufiye’ye bir hikmet için sevketti ve bir kısım rızkımızı bize burada yedirecek ve rızkımız bizi buraya çağırdı; ve mâdem şimdiye kadar kat’i tecrübelerle
sırrına inâyet-i İlâhîyye bizi mazhar etmiş; ve mâdem medrese-i Yusufiye’deki yeni kardeşlerimiz herkesden ziyâde Nurlardaki teselliye muhtaçtırlar ve adliyeciler me’murlardan ziyâde Nur kâidelerine ve sâir kudsî kanunlarına ihtiyaçları var. Ve mâdem Nur nüshaları pek kesretle hariçteki vazîfenizi görüyorlar ve fütûhatları tevakkuf etmiyor; ve mâdem burada herbir fâni saat, baki ibâdet saatleri hükmüne geçer.. elbette biz bu hâdiseden, mezkûr noktalar için kemâl-i sabır ve metanet içinde mesrûrane şükür etmemiz lâzımdır. Denizli hapsinde teselli için yazdığımız bütün o küçük mektupları, size de aynen tekrar ederim. İnşâallah o hakîkatlı fıkralar sizi de müteselli ederler.
SAİD NURSÎ
Aziz Sıddık Kardeşlerim,
Evvelâ: Benim şahsıma edilen eziyet ve ihânetlerden müteessir olmayınız! Çünkü, Risâle-i Nur’da bir kusur bulamıyorlar. Onun bedeline, benim ehemmiyetsiz ve çok kusurlu şahsımla uğraşıyorlar. Ben, bundan memnunum. Risâle-i Nur’un selâmetine ve şerefine binler şahsî elemler, belâlar, tahkirler görsem, yine müftehirâne şükretmek Nur’dan aldığım dersin muktezasıdır; ve onun için, bana bu cihette acımayınız.