Yâ İlâhî ve Ya Rabbî! Ben îmanın gözüyle ve Kur’ân’ın tâlimiyle ve nuriyle ve Resûli Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’ın dersiyle ve ismi Hakîm’in göstermesiyle görüyorum ki, semavâtta hiçbir deveran ve hareket yoktur ki, böyle intizamiyle senin mevcûdiyetine işâret ve delâlet etmesin. Ve hiç bir ecrâm-ı semâvîye yoktur ki; sükûtiyle gürültüsüz vazife görerek direksiz durmalarıyle, senin rubûbiyyetine ve vahdetine şehâdeti ve işâreti olmasın. Ve hiçbir yıldız yoktur ki; mevzun hilkatiyle, muntazam vaziyetiyle ve nûrânî tebessümüyle ve bütün yıldızlara mümâselet ve müşabehet sikkesiyle senin haşmet-i ulûhiyyetine ve vahdaniyyetine işâret ve şehâdette bulunmasın.
Ve on iki seyyareden hiçbir seyyare yıldız yoktur ki; hikmetli hareketiyle ve itaatli musahhariyetiyle ve intizamlı vazifesiyle ve ehemmiyetli peykleriyle senin vücûb-u vücûduna şehâdet ve saltanat-ı ulûhiyyetine işâret etmesin!.
Evet gökler sekeneleriyle, her biri tek başiyle şehâdet ettikleri gibi, hey’et-i mecmûasiyle derece-i bedahette ey zemîn ve gökleri yaratan yaratıcı! senin vücûb-u vücûduna öyle zâhir şehâdet ve ey zerratı, mürekkebatiyle tedbirini gören ve idare eden ve bu seyyare yıldızları manzum peykleriyle döndüren, emrine itaat ettiren!