bir düstûr-u hikmettir. İstersen mukaddemata müracaat et... Bahusus Birinci Mukaddeme’de iyi tefekkür et!..
İşte ba’zı zevahiri, delil-i aklînin hilafına göstermek olan Üçüncü Nokta’ya cevab:
Birinci Mukaddeme’de tedebbür et, sonra bunu da dinle ki; Şâri’in irşâd-ı cumhurdan maksud-u aslîsi: İsbat-ı Sâni-i Vâhid ve nübüvvet ve haşir ve adâlette münhasırdır. Öyle ise: Kur’ân’daki zikr-i ekvan, istitradî ve istidlal içindir. Cumhurun efhamına göre san’atta zâhir olan nizam-ı bedi’ ile nazzam-ı hakîki olan Sâni-i Zülcelâl’e istidlal etmek içindir. Halbuki san’atın eseri ve nizamı herşeyden tezâhür eder. Keyfiyet-i teşekkül nasıl olursa olsun, maksad-ı aslîye taalluk etmez.
Tenbih: Mukarrerdir ki delil, müddeadan evvel ma’lûm olması gerektir. Bunun içindir ki; ba’zı nususun zevahiri, ittizah-ı delil ve isti’nas-ı efkâr için cumhurun mu’tekadat-ı hissiyelerine imale olunmuştur. Fakat delâlet etmek için değildir. Zîra Kur’ân, âyâtının telâfifinde öyle emarat ve karaini nasbetmiştir ki; o sadeflerdeki cevahiri ve o zevahirdeki hakîkatları ehl-i tahkika parmakla gösterir ve işâret eder. Evet “Kelimetullah” olan Kitab-ı Mübîn’in ba’zı âyâtı, ba’zısına müfessirdir. Yâni ba’zı âyâtı, ehavatının mâ-fiz-zamirlerini izhâr eder. Öyle ise ba’zıları diğer bir ba’za karîne olabilir ki; ma’nayı zâhirî murad değildir.
Vehim ve Tenbih: Eğer istidlalin makamında denilse idi ki: Elektriğin acâibi ve cazibe-i umûmîyenin garaibi ve küre-i arzın yevmiye ve seneviye olan hareketi ve yetmişten ziyâde olan anâsırın imtizac-ı kimyeviyelerini ve şemsin istikrarıyla beraber suriye olan hareketini nazara alınız, tâ Sânii bilesiniz!