Konferans | Konferans | 39
(1-57)
TASVİR-İ HAKİKAT
        Bu Nurlara Bismillah ile girelim ey kardaşlar,
        Bu sözlere hamdederek başlayalım ey yoldaşlar,
        Bu bağlara şükrederek biz bakalım ey haldaşlar,
        Bu gülleri fikrederek koklayalım ey dindaşlar,
        Tullab-ı Nur’un elleriyle kurtulacak çok düşmüşler,
        Naşirlerinin dilleriyle dirilecek çok ölmüşler.
        Selâm olsun hepinize ey Kur’an’ın hâdimleri,
        İkram olsun ruhunuza ey Nurların naşirleri,
        İman dolsun kalbinize ey Sözlerin kâtibleri,
        Envâr dolsun kabrinize ey Nurların şakirdleri,
        Tullab-ı Nur’un elleriyle kurtulacak çok düşmüşler,
        Naşirlerinin dilleriyle dirilecek çok ölmüşler.
        Talebelerin üstadına “Said” derler hem adına.
        Bu ümmetin imdadına, “Nursî” memur irşadına,
        Nasihatı ihvanına: “Koşun halkın ıslahına,
        Nurla gidin yanlarına, davet edin ahkâmına.”
        Tullab-ı Nur’un elleriyle kurtulacak çok düşmüşler,
        Naşirlerinin dilleriyle dirilecek çok ölmüşler.
        Korkmayınız kîl ü kalden Allah sizi kurtaracak
   
        Yılmayınız hücumlardan, Sözler sizi kurtaracak
        Bıkmayınız derd-i gamdan, Nurlar sizi kurtaracak
        Çıkmayınız nurlu yoldan, yoktur başka kurtaracak.
        Tullab-ı Nur’un elleriyle kurtulacak çok düşmüşler,
        Naşirlerinin dilleriyle dirilecek çok ölmüşler.
        Birlikleri tevhidlidir, yok bunlarda ayrılık
        Fikirleri teslimlidir, yok bunlarda gayrılık
        Kullukları imanlıdır, yok bu zümrede azgınlık
        A’malleri ihlaslıdır, yok işlerinde bozukluk.
        Tullab-ı Nur’un elleriyle kurtulacak çok düşmüşler,
        Naşirlerinin dilleriyle dirilecek çok ölmüşler.
        Üstadları yalnız iken, sırren oldu tenevverat
        Şakirdleri pek az iken, binler oldu bak ne hikmet
        Hêdimleri pek çok iken, Allah verdi Nur’a nusret
        Bu Hulusi bir mûr iken, Allah verdi şükr-ü nimet.
        Tullab-ı Nur’un elleriyle kurtulacak çok düşmüşler.
        Naşirlerinin dilleriyle dirilecek çok ölmüşler.
Talebeniz Hulusi
   
(Onuncu Mes’ele münasebetiyle Hüsrev’in üstadına yazdığı mektubdur)
        Çok sevgili üstadım efendim,
        Cenab-ı Hakk’a hadsiz şükürler olsun, iki aylık iftirak üzüntülerini ve muhaberesizlik ızdırablarını hafifleştiren ve kalblerimize taze hayat bahşeden ve ruhlarımıza yeni, safi bir nesim ihda eden Kur’anın celalli ve izzetli, rahmetli ve şefkatli âyetlerindeki tekraratının mehasinini ta’dad eden ve hikmet-i tekrarının lüzum ve ehemmiyetini izah eden ve Risale-i Nur’un bir hârika müdafaası olan “Denizli Meyvesinin Onuncu Mes’elesi” namını alan “Emirdağı Çiçeği”ni aldık. Elhak takdir ve tahsine çok lâyık olan bu çiçeği kokladıkça ruhumuzdaki iştiyak yükseldi. Dokuz aylık hapis sıkıntısına mukabil, Meyve’nin Dokuz Mes’elesi nasıl beraetimize büyük bir vesile olmakla güzelliğini göstermiş ise, Onuncu Mes’elesi olan çiçeği de Kur’anın îcazlı i’cazındaki hârikaları göstermekle o nisbette güzelliğini göstermektedir.
        Evet sevgili üstadım, gülün çiçeğindeki fevkalâde letafet ve güzellik, ağacındaki dikenleri nazara hiç göstermediği gibi; bu nuranî çiçek de bize dokuz aylık hapis sıkıntısını unutturacak bir şekilde o sıkıntılarımızı da hiçe indirmiştir. Mütalaasına doyulmayacak şekilde kaleme alınan ve akılları hayrete sevkeden bu nuranî çiçek, muhtevi olduğu çok güzelliklerinden bilhâssa Kur’anın tercümesi suretiyle nazar-ı beşerde âdileştirilmek ihanetine mukabil, o tekraratın kıymetini tam göstermekle Kur’anın cihandeğer ulviyetini meydana koymuştur. Sâliklerinin her asırda fevkalâde bir metanetle sarılmaları ile ve emir ve nehyine tamamen inkıyad etmeleriyle, güya yeni nâzil olmuş gibi tazeliği isbat edilmiş olan Kur’an-ı Mu’ciz-ül Beyan’ın, bütün asırlarda, zalimlerine karşı şiddetli ve dehşetli ve tekrarlı tehdidleri ve mazlumlarına karşı şefkatli ve rahmetli mükerrer taltifleri, hususuyla bu asrımıza bakan tehdidatı içinde zalimlerine misli görülmemiş bir halette, sanki feze’-i ekberden bir nümuneyi andıran semavî bir cehennemle altı-yedi seneden beri mütemadiyen feryad u figan ettirmesi ve keza mazlumlarının bu asırdaki küllî ferdleri başında Risale-i Nur talebelerinin bulunması ve hakikaten bu talebeleri de ümem-i salifenin enbiyalarına verilen necatlar gibi pek büyük umumî ve hususî necatlara mazhar etmesi ve muarızları olan dinsizlerin cehennemî bir azabla tokatlanmalarını göstermesi, hem iki güzel ve latif haşiyelerle hâtime verilmek suretiyle çiçeğin tamam edilmesi bu fakir talebeniz Hüsrev’i o kadar büyük bir sürurla sonsuz bir şükre sevketti ki; bu güzel çiçeğin verdiği sevinç ve süruru müddet-i ömrümde hissetmediğimi sevgili üstadıma arzettiğim gibi, kardeşlerime de kerratla söylemişim. Cenab-ı Hak, zaîf ve tahammülsüz omuzlarına pek azametli bâr-ı sakil tahmil edilen siz sevgili üstadımızdan ebediyen razı olsun. Ve yüklerinizi tahfif etmekle yüzünüzü ebede kadar güldürsün âmîn.        
Ses Yok