Münazarat | Münazarat | 16
(1-37)
        S- İfrat ediyorsun, hayali hakikat gösteriyorsun. Bizi de techil ile tahkir ediyorsun. Zaman âhirzamandır, gittikçe daha fenalaşacak. (*)
        C- Neden dünya herkese terakki dünyası olsun da, yalnız bizim için tedenni dünyası olsun?… Öyle mi? İşte ben de sizinle konuşmayacağım, şu tarafa dönüyorum, müstakbeldeki insanlarla konuşacağım:
  
        Ey üçyüz seneden sonraki yüksek asrın arkasında gizlenmiş ve sâkitane Nur’un sözünü dinleyen ve bir nazar-ı hafî-i gaybî ile bizi temaşa eden Said’ler, Hamza’lar, Ömer’ler, Osman’lar, Tahir’ler, Yusuf’lar, Ahmed’ler vesaireler!.. Sizlere hitab ediyorum. Başlarınızı kaldırınız, “Sadakte” deyiniz. Ve böyle demek sizlere borç olsun. Şu muasırlarım, varsın beni dinlemesinler. Tarih denilen mazi derelerinden sizin yüksek istikbalinize uzanan telsiz telgrafla sizin ile konuşuyorum. Ne yapayım, acele ettim, kışta geldim; sizler cennet-âsâ bir baharda geleceksiniz. Şimdi ekilen nur tohumları, zemininizde çiçek açacaktır. Biz hizmetimizin ücreti olarak sizden şunu bekliyoruz ki: Mazi kıt’asına geçmek için geldiğiniz vakit, mezarımıza uğrayınız; o bahar hediyelerinden birkaç tanesini medresemin (**) mezar taşı denilen ve kemiklerimizi misafir eden ve Horhor toprağının kapıcısı olan kal’anın başına takınız. Kapıcıya tenbih edeceğiz; bizi çağırınız. Mezarımızdan هَنِيئًا لَكُمْ sadâsını işiteceksiniz.
  
(1) وَلَوْ مِنَ الشَّاهِدِ عَلَى طَيْفِ الضَّيْفِ

        Şu zamanın memesinden bizimle süt emen ve gözleri arkada maziye bakan ve tasavvuratları kendileri gibi hakikatsız ve ilerileşmiş (ayrılmış) olan bu çocuklar, varsınlar şu kitabın (***) hakaikını hayal tevehhüm etsinler. Zira ben biliyorum ki; şu kitabın mesaili hakikat olarak sizde tahakkuk edecektir.
        Ey muhatablarım! Ben çok bağırıyorum. Zira asr-ı sâlis-i aşrın (yani onüçüncü asrın) minaresinin başında durmuşum, sureten medenî ve dinde lâkayd ve fikren mazinin en derin derelerinde olanları câmiye davet ediyorum.
        İşte ey iki hayatın ruhu hükmünde olan İslâmiyet’i bırakan iki ayaklı mezar-ı müteharrik bedbahtlar! Mesîl-i neslin kapısında durmayınız. Mezar sizi bekliyor, çekiliniz; tâ ki, hakikat-ı İslâmiyeyi hakkıyla kâinat üzerinde temevvücsâz edecek olan nesl-i cedid gelsin!..
        S- Eskiler bizden a’lâ veya bizim gibi; gelenler bizden daha fena gelecekler?
-------------------------------------------------------------
(*): Muhtemeldir ki, burada büyük bir veli; Eski Said’in Risale-i Nur’un dar dairesini gayet geniş ve siyasî bir daire olarak bir hiss-i kabl-el vuku’la kırk sene evvel hissederek, bu risaledeki çok cevabları o histen neş’et ettiğinden, o veli yalnız bu noktada itiraz etmiş.

(**): Medreset-üz Zehra’nın Van’daki nümunesi olan ve vefat eden Horhor Medresesi’nin mezar taşı hükmünde bulunan Van Kal’ası demektir.

(1): Gitme! Seni çağırır.

(***): İstikbalde te’lif edilecek Risale-i Nur Külliyatını hiss-i kabl-el vuku’ ile haber veriyor.
Ses Yok