Müdafalar | Müdafalar | 190
(1-190)
Müdrik hey'et-i hâkime bilirler ki:
Halife-i ruy-i zemin Hz. Ömer (R.A.) Efendimiz hilafeti zamanında âdi bir Hıristiyan ile mahkemede birlikte muhakeme olundular. Halbuki o Hıristiyan, İslâm hükümetinin mukaddes rejimlerine, dinlerine, kanunlarına muhalif iken, mahkemede onun hâli nazara alınmaması açıkça gösterir ki: Adâlet, hiçbir cereyana kapılmaz. Hiçbir tarafgirlik güdemez. İşte bunun içindir ki; mahkemede, kahraman-ı İslâm olan Bediüzzaman Said Nursî'nin beyanı vechile: "Ehl-i imândan bütün gelenler maziye gidenlere mağfiret dualarıyla ve hasenatlarını onların ruhlarına bağışlamalarıyla yardımlarına binâen, Denizli Mahkemesinde demiştim. Mahkeme-i kübra-i haşirde milyarlar ehl-i imândan davacılar tarafından, Kur'an hakikatlarına hizmet eden Nur Talebelerini mahkum ve perişan etmek isteyenlerden ve sizlerden sorulsa ki: Serbestiyet kanunlarıyla dinsizlerin, komünistlerin neşriyatlarına ve anarşiliği yetiştiren cemiyetlerine müsamahakârâne bakıp ilişmediğiniz halde, vatan ve milleti anarşilikten, dinsizlikten ve ahlaksızlıktan ve vatandaşları ölümün idam-ı ebedisinden kurtarmağa çalışan Risale-i Nur Talebelerini hapisler ve tazyiklerle perişan etmek istediniz, diye sizlerden sorulsa, ne cevap vereceksiniz, biz de sizlerden soruyoruz, diye o zaman onlara demiştim. O zaman, o insaflı ve adâletli zatlar bizi beraet ettirdiler." Muhterem Hâkimler;

Bu âli hakikatlara rağmen bize derlerse ki: "Sizi mahkemeye sevk ettirmek ve biçilmiş bir kaftan giydirmek istiyorlar." Bu takdirde de şu ayet-i kerimenin kal'a-i kudsiyesine iltica ediyorum:

17/2/1953 Urfa, Yusufpaşa Mahallesi Kadıoğlu Camii Mevkiinde mukim Hüsnü Bayram
Ses Yok