Müdafalar | Müdafalar | 2
(1-190)
Müdafaat Safahatının Fihristesi Birinci Safha : Sorgu hâkimlerinin suallerine karşı cevablardır. Bu kısım onların zabtına geçmiş. Fakat biz kaleme alamadık. İkinci Safha : Yine sorgu hâkimlerinin mânasız, lüzumsuz suallerinden kurtarıp "Son Müdafaat" nâmıyla müskit, gelecek umum suallere cevap olarak Son Müdafaat namındaki kısımdır. Üçüncü Safha : Son Müdafaatın iki gayet mühim tetimmeleridir. Dördüncü Safha : Müdde-i umumun, sorgu hâkimlerinin tahkikatına istinaden, yirmidokuz sahifelik iddiânamesine karşı ondokuz sahife birinci itiraznâmemdir. Beşinci Safha : Mahkemede, sorgu hâkimlerinin altmışüç sahifelik lüzum-u mahkeme kararını bize karşı mahkemede okuduktan sonra, o kararnâmeyi çürütecek "Beş Umde" ile ağır bir hastalık içinde, Son Müdafaatın mukaddemesi olan "Dört Madde" ile müskit bir cevabtır. Hem tahrîrî olarak yirmidokuz sahifelik son müdafaadır. Sorgu hâkimlerine karşı istintakda söylendiği gibi aynen mahkemeye de tahrîrî olarak verildi. Altıncı Safha : Müdde-i umumun tecziye talebine dair iddiânamesine karşı, iki mühim noktadan ibaret üçüncü bir itiraznâmedir. Yedinci Safha : Pek haksız ve sebepsiz mahkumiyetimizin tebliğinden sonra dâvâmızı temyize dair, Mahkeme-i Temyize verilen lâyiha-ı temyiziyedir. Sekizinci Safha : Temyiz Mahkemesi dâvâmızı nakz etmeyip tasdik ettiği için, tenkid ve şikayeti mutazammın hey'et-i vekileye yazılıp gönderilen bir arzuhaldir. (Müdâfaatıma Gelen Küçük Bir Tenkide Cevaptır.) Sual : Sen müdâfâatında -âdete muhalif olarak- hakikatı ve doğruluğu tamamen takib ettiğin halde, neden sorgu hâkimlerinin altmışüç sahifelik ittihamnâmesine karşı arkadaşlarını hem kısaca müdafaâ ettin, hem Risale-i Nur ile münasebetleri pek kuvvetli bulunan bir kısım kardaşlarının alâkalarını pek zayıf göstermişsin? Elcevap : "Her söylediğin doğru olmak gerektir, fakat her doğruyu söylemek doğru değildir." kâidesiyle, o musibette arkadaşlarımın kısmen inkarlarının ve mahkemenin elindeki vesikaların tazyikatı altında ancak o kadar doğruluğu muhafaza edebildim. Kardaşlarımı tekzib etmemek ve vesikaların tekzibine uğratmamak için sükût ettim. Sükût ise hilaf sayılmaz.
Hem, bütün müdâfaâtımda ara-sıra görünen mülâyimâne ve musâlahakârane (Haşiye) tabirler ise; "tevriye" nev'inden olarak mahzan masum kardaşlarımı kurtarmak içindir. Yoksa, masumiyetim ve mazlumiyetim beni çok şiddetli konuşturacaktı.
--------------------------------------
Hâşiye : Hatta, layiha-i temyiziyenin âhirinde üç sahife evvel "Eğer pek haklı bu feryadımı adliyenin yüksek makamı işitip, dinlemezse şiddet-i me'yusiyetimden diyeceğim : Bu zamanda adliyede adâlet kalkıyor. Ey, beni bu belâya sevketip, bu hâdiseyi icad eden Isparta muhbirleri" diye olan fıkraya, kardaşlarımın hatırı için "adliyede adalet kalkıyor" cümlesini kaldırdığımdan, o makam müşevveş olmuş. Hem de, buradaki mahkemeyi gücendirmemek için kardaşlarımın hatırına binaen "Isparta muhbirleri" nâmını, "bize zulmeden umum zalimlere" derdim. Halbuki "Şükrü Kaya" her ne ise...
Hem, bütün müdâfaâtımda ara-sıra görünen mülâyimâne ve musâlahakârane (Haşiye) tabirler ise; "tevriye" nev'inden olarak mahzan masum kardaşlarımı kurtarmak içindir. Yoksa, masumiyetim ve mazlumiyetim beni çok şiddetli konuşturacaktı.
--------------------------------------
Hâşiye : Hatta, layiha-i temyiziyenin âhirinde üç sahife evvel "Eğer pek haklı bu feryadımı adliyenin yüksek makamı işitip, dinlemezse şiddet-i me'yusiyetimden diyeceğim : Bu zamanda adliyede adâlet kalkıyor. Ey, beni bu belâya sevketip, bu hâdiseyi icad eden Isparta muhbirleri" diye olan fıkraya, kardaşlarımın hatırı için "adliyede adalet kalkıyor" cümlesini kaldırdığımdan, o makam müşevveş olmuş. Hem de, buradaki mahkemeyi gücendirmemek için kardaşlarımın hatırına binaen "Isparta muhbirleri" nâmını, "bize zulmeden umum zalimlere" derdim. Halbuki "Şükrü Kaya" her ne ise...
Ses Yok