Müdafalar | Müdafalar | 5
(1-190)
Ezcümle: Yedi sene evvel -daha yeni ezan çıkmadan- bir kısım me'murlar hem sarığıma, hem hususi Şâfî'ce ibadetime müdahale etmek istemelerine mukabil, bir kısa risale yazıldı. Bir zaman sonra yeni ezan çıktı; ben o risaleyi mahrem dedim, intişarını men' ettim. Hem, ezcümle, Dârü'l-Hikmeti'l-İslamiye'de bulunduğum zaman, tesettür âyeti aleyhinde Avrupa'dan gelen itiraza karşı bir cevab yazmıştım. Bundan bir sene evvel, eski matbu risalelerimden alınan ve "Onyedinci Lem'a" namındaki risalenin bir mes'elesi olarak kaydedilen ve sonra "Yirmidördüncü Lem'a" ismini alan kısacık Tesettür risalesi, ileride yeni kanunlara temas etmemek için, o Tesettür Risalesini setrettim. Her nasılsa, yanlışlıkla bir yere gönderilmiş. Hem o risale; medeniyetin, Kur'an'ın âyetine ettiği itiraza karşı, müskit ve ilmi bir cevaptır. Bu hürriyet-i ilmiye, cumhuriyet zamanında elbette kayıt altına alınmaz. Beşinci Delil : Dokuz senedir, bir köyde ihtiyarî olarak inzivayı ihtiyar ettiğim; ve hayat-ı içtimaiyeden ve siyasetten sıyrılmak istediğim; ve bu defa gibi, müteaddid başıma gelen bütün işkencelere tahammül edip, dünya siyasetine karışmamak için bu on senede hiçbir müracaat etmediğimdir. Eğer müracaat etseydim, emsalim gibi Barla yerine İstanbul'da oturabilirdim. Ve belki, bu def'aki gaddarane tevkifimin sebebi; müracaatsızlıktan küsen ve gururlarına dokunan Isparta Valisinin ve hükûmetin bazı me'murlarının, garazlarından veya iktidarsızlıklarından habbeyi kubbe yapıp, Dahiliye Vekâletini evhamlandırmasıdır. Elhâsıl : Benim ile temas eden bütün dostlarım bilirler ki; siyasete değil karışmak, değil teşebbüs, belki düşünmesi dahi esas maksadıma ve ahval-i ruhiyeme ve hizmet-i kudsiye-i imaniyeme muhalifdir ve olamıyor. Bana nur verilmiş, siyaset topuzu verilmemiş. Bu halin bir hikmeti şudur ki; hakaik-i imaniyeye cidden müştak ve me'muriyet mesleğine giren pek çok zatları, o hakâika, endişeli ve tenkidkârâne bakdırmamak ve onlardan mahrum etmemek için, Cenab-ı Hak siyasete karşı kalbime şiddetli bir kaçınmak ve bir nefret vermiştir kanaatındayım. Benim medar-ı ittihamım olan İkinci Madde : Mu'cizat-ı Ahmediyye (A.S.M.) risalesinin ve Bekâ-yı Ruh ve Haşr-i A'zam Risalesinin âhirlerinde görülen imzalardır. Güya onlar bir cemiyetin efradı veya bir tarikatın dervişleridir. Elcevap : Bütün kuvvetimle sizi te'min ederim ki, o imza sahiplerinin bu işte hataları yoktur. Hata varsa benimdir. Acaba Mu'cizât-ı Ahmediye bahsinin göz ile görülen bir kerâmetini güzel görüp ve Yirmidokuzuncu Söz eliflerinin harika tevâfukatını, hakkaniyetine bir imza-yı gaybi bilip, bir hâtıra olarak imza eden veya yanıma nâdir gelebilen bir misafirin hatası var mı? Misafirhâne sahiblerinin hatıra defterlerinde bu çeşit imzaları ve bakkalların defterlerindeki isimlere cemiyet nâmı verilebilir mi? Ve böyle herkesin eline geçebilen ve levha gibi Barla'daki odamda üç-dört sene ta'lik edilen o imzalar bir cemiyet-i hâfiyenin efradı olmasını hiç akıl kabul eder mi? O imza sahiblerinin çoğu misafir idiler. Ve bir kısmı da siyasetle alâkası olmayan bazı âhiret kardeşlerimdir. Bizi, yani bu imza sahiblerini çok sıkmayınız. Çünki : Isparta'da istintak dairesinde gayet nâmuslu, müstakim bir kardaşımız olan mütekâid Binbaşı Merhum Âsım Bey isticvab edildi; eğer doğru dese, Üstadına zarar gelir ve eğer yalan dese, kırk senelik namuskârâne ve müstakimâne askerliğinin haysiyetine çok ağır gelir diye düşünüp, "Ya Rab! Hayatımı al!" demiş, duası kabul olup o dakikada teslim-i ruh eyledi. İstikamet şehidi oldu. Ve dünyada hiçbir kanunun hata diyemiyeceği bir muavenet-i hayriyeye ve bir tasdika hata tevehhüm edenlerin çirkin hatalarına kurban oldu. Evet, Risale-i Nur'dan tam ders alan, bir su içer gibi, kolayca terhis tezkeresi telâkki ettiği ecel şerbetini içer. Eğer benden sonra dünyada kalan kardeşlerimin teellümlerini düşünmeseydim, ben de, âlicenap kardeşim Âsım gibi "Yâ Rab! Canımı da al." diye dua edecektim. Her ne ise...
Ses Yok