Müdafalar | Müdafalar | 8
(1-190)

YUKARIDAKİ MÜDÂFAÂTIMIN BİRİNCİ TETİMMESİ
Beni istintak eden zâtın ve hey'eti hâkimenin nazar-ı dikkatlerine! Evvelki ifademe üç maddeyi ilâve ediyorum. Birinci Madde: Bizi hayrette bırakan ve gayet şaşırtan ve bir garazı ihsas eden ve bi'l-iltizam hiçten bir sebeb-i ittiham icad etmek nev'inden, musırrane, bir cemiyet ve teşkilat varmış gibi soruyorlar: "Bu teşkilatı yapmak için nereden para alıyorsunuz?" diyorlar. Elcevap : Evvelâ, ben dahi soranlardan soruyorum: Böyle bir cemiyyet-i siyasiyenin, bizim tarafımızdan vücuduna dair hangi vesika, hangi emareler var ve para ile teşkilat yaptığımıza hangi delil, hangi hüccet bulmuşlar ki, bu kadar musırrane soruyorlar? Ben, on senedir Isparata Vilâyetinde şiddetli tarassut altında bulunmuşum. Bir-iki hizmetkâr ve on günde bir-iki yolcudan başka adamları görmeyen garip, kimsesiz, dünyadan usanmış, siyasetten gayet şiddetle nefret etmiş ve kuvvetli siyasi muhalif cemiyetlerin ne kadar aksülâmeller ile zararlı ve âkîm kaldığını mükerrer müşahedatla görmüş ve kendi kavim ve binler dostları içinde, en mühim fırsatta, siyasi cemiyet ve cereyanları reddetmiş ve karışmamış ve iman-ı tahkikinin gayet kudsi ve hiçbir şeyle zedelenmesi caiz olmayan hizmeti bozmak ve ağraz-ı siyasi ile çürütmeyi en büyük bir cinayet telâkki ederek şeytandan kaçar gibi siyasetten kaçan ve onüç seneden
yi kendine düstur eden; ve hileyi hilesizlikte bulan, asabî ve bilâ-perva esrarını fâşeden; on sene Isparta Vilâyetinin hassas ve cessas memurlarına böyle bir teşkilat sezdirmeyen bir adamda, "Böyle bir teşkilât var ve siyasi bir dolabı çeviriyor." diyenlere karşı, yalnız ben değil, belki Isparta Vilâyeti ve bütün beni tanıyanlar, belki bütün ehl-i akıl ve vicdan, onların iftiralarını nefretle karşılar ve "Garazkar plânlar ile onu itham ediyorsunuz." diyecekler.
Sâniyen : Mes'elemiz imandır. İman uhuvvetiyle bu memlekette ve Isparta'nın yüzde doksandokuz adamları ile uhuvvetimiz var. Halbuki cemiyet ise, ekser içinde ekalliyetin ittifakıdır. Bir adama karşı, doksandokuz adam cemiyet olmaz. Meğer, gayet insafsız bir dinsiz, herkesi (hâşâ) kendisi gibi tevehhüm edip, bu mübarek ve dindar milleti tahkir etmek niyetiyle böyle işaa eder... Sâlisen : Benim gibi ciddi bir muhabbetle Türk Milletini seven ve Kur'an'ın senasına mazhariyetleri cihetiyle Türk Milletini pek çok takdir eden ve altıyüz seneden beri bütün dünyaya karşı koyan ve Kur'an'ın bayraktarı olan bu millete karşı gayet şiddetli taraftar bulunan ve bin Türkün şehadetiyle, bin milliyetçi Türkçüler kadar Türk Milletine bilfiil hizmet eden ve kıymettar otuz-kırk Türk gençlerini, namazsız otuzbin hemşehrilerine tercih etmekle bu gurbeti ihtiyar eden ve hocalık haysiyetiyle izzet-i ilmiyeyi muhafaza eden ve hakâik-ı imaniyeyi pek vâzıh bir surette ders veren bir insanın; on sene ve belki yirmi-otuz sene zarfında, yirmi-otuz değil, belki yüz ve bin talebesi, sırf iman ve hakikat ve ahiret noktasından onunla fedakârâne bağlansa ve ahiret kardeşi olsa çok mudur ve zarar mı var? Hiç ehl-i vicdan ve insaf bunları tenkide cevaz verir mi? Ve bunlara cemiyet-i siyasiye nazariyle bakabilir mi? Râbian : On sene zarfında yüz banknot ile idare eden ve bazan günde kırk para ile geçinen ve yetmiş yamalı bir abayı yedi sene giyen bir adam hakkında : "Nereden para alıp yaşıyorsun ve teşkilât yapıyorsun?" diyenlerin, ne kadar insaftan uzak düştüklerini ehl-i insaf anlar.
Ses Yok