Müdafalar | Müdafalar | 9
(1-190)
İkinci Madde : Menemen Hâdisesinin bir yalancı taklidini yapıp; millete dehşet verip, serbesti kanunları kolayca tatbik etmek desisesiyle hükûmeti iğfal ederek, güya "Hükûmetin serbesti kanunlarını kabul ettirmesine yardım ediyor." entrikasiyle, beni Barla'dan Isparta'ya cebren celbettiler. Baktılar; ben, öyle fitnelere âlet olamıyorum ve öyle her cihetçe vatana, millete, dine zararlı olan akim teşebbüslere bir meylim yoktur, anladılar; o vakit plânlarını değiştirdiler. Benim beğenmediğim bir şöhret-i kâzibemden istifade edip, hiç hatır ve hayâlimize gelmeyen entrikalarla başımıza Menemen hâdise-i mazlumesinin bir mevhum taklidini geçirdiler. Hem millete, hem hükûmete, hem mâsum mevkuf bir çok efrad-ı millete büyük zarar verdiler. Şimdi yalanları meydana çıktıkça, kurdun keçiye bahane bulması nev'inden bahaneler bulup, me'murîn-i adliyeyi şaşırtmak istiyorlar. Adliye me'murları bu mes'elemizde çok dikkat ve ihtiyata muhtaç olduklarını müdafaa-i hukukum noktasından hatırlatıyorum. Asıl ittiham edilecek onlardır ki, hükûmetin bazı erkânına dalkavukluk edip ve sahtekârlıkla, bir yalancı cemiyet maskesi altında, bazı safdil mâsum biçareleri tehyiç ederek küçük bir hâdise çıkarır; sonra şeytan gibi habbeyi kubbe gösterip, hükûmeti şaşırtır, çok mâsumları ezdirir, memlekete büyük zarar verir, kabahati de başkalara yükler. İşte bu mes'elemiz de aynen böyledir. Üçüncü Madde: Hükûmetin daireleri içinde en ziyade hürriyetini muhafaza etmeye ve te'sirat-ı hariciyeden en ziyade âzâde kalmağa ve en ziyade bîtarafane, hissiyatsız bakmakla mükellef, elbette mahkemedir. Ben mahkemenin hürriyet-i tâmmesine istinaden, hürriyetle, hukuk-u hürriyetimi bu suretle müdafâa etmeye hakkım vardır. Evet, her yerde, adliyelerde mal ve can mes'eleleri var. Eğer, bir hâkim şahsen hiddet edip bir kâtili katletse, o hâkim kâtil olur. Demek adliye me'murları, hissiyattan ve te'sirat-ı hariciyeden bütün bütün âzâde ve serbest olmassa, sureten adalet içinde müthiş günahlara girmek ihtimali var. Hem; cânilerin,, kimsesizlerin ve muhaliflerin dahi bir hakkı var. Ve hakkını aramak için, gayet bîtarafane bir merci isterler. Adalet noktasından tarafgirlik fikrini verip, adaletin mahiyetini zulme çeviren, hakkımda sarfedilen bir tabirdir ki, Isparta'da ve burada bazı isticvablarda ismim Said Nursî iken, her tekrarında "Said Kürdî" ve "Bu Kürd'dür" diye beni öyle yâd ediyorlar. Bununla, hem ahiret kardeşlerimin hâmiyet-i milliyelerine ilişip aleyhime bir his uyandırmak, hem mahkeme ve adaletinin mahiyetine bütün bütün zıd ve muhalif bir cereyan vermektir. Evet, hâkim ve mahkeme tarafgirlik şaibesinden müberra ve gayet bîtarafane bakması birinci şart-ı adalet olduğuna dair binler vukuat-ı tarihiyeden, Hazret-i Ali Radiyallahu Anh'ın hilâfeti zamanında bir Yahudi ile mahkemede beraber oturmaları ve çok padişahların, âdi adamlar ile mahkeme-i adalette görülmesi gibi çok hâdisat-ı tarihiye varken, benim hakkımda bir yabanilik hissini veren ve nazar-ı adaleti şaşırtmak isteyen adamlara derim: Efendiler! Ben, herşeyden evvel Müslümanım ve Kürdistan'da dünyaya geldim. Fakat bu Türklere hizmet ettim ve yüzde doksandokuz menfaatli hizmetim Türklere olmuş ve en çok hayatım Türkler içinde geçmiş ve en sâdık ve en hâlis kardeşlerim Türklerden çıkmış ve İslâmiyet ordularının en kahramanı Türkler olduğundan, meslek ve hizmet-i Kur'aniyem cihetiyle, her milletten ziyade Türkleri sevmek ve taraftar olmak kudsî hizmetimin muktezası olduğundan; bana "Kürd" diyen ve kendini milliyetperver gösteren adamların bini kadar Türk Milletine hizmet ettiğimi, hakiki ve civanmerd bin Türk gençlerini işhad edebilirim. Hem, hey'et-i hâkimenin ellerinde bulunan otuz-kırk kitablarımı; hususan İktisad ve İhtiyarlar ve Hastalar Risalelerini işhad ediyorum ki; Türk Milletinin beşden dört kısmını teşkil eden musibetzede, fakirler ve hastalar ve ihtiyarlar ve dindar müttakiler taifelerine bin Tükçü kadar hizmet eden o kitablar, Kürdlerin ellerinde değil, belki Türk gençlerinin ellerindedirler. Hey'et-i hâkimenin müsaadesiyle, bizi bu belâya sokan ve hükümetin mühim bazı erkanını iğfal eden ve milliyetperverlik perdesi altında entrikalar çeviren mülhid zalimlere derim:
Ses Yok