Kudsi Kaynaklar | Kudsi Kaynaklar | 107
(1-445)
Bu mes'elelerin daha biraz açıklayıcı ciheti ve nümuneler verilecek delillerle isbatı, az ileride "Hadîs İlmi Bölümü"nde gelecektir inşâallah.
 BİR ŞEY DAHA YAPILMIŞ OLSAYDI
Muhaddis allâmelerimiz, hadîsleri nakil ve rivayet eden insanların hal ve durumlarını en ince eleklerle tahlil edip eledikleri ve ona göre hadîslerin mertebelerini tesbit edip ortaya koydukları gibi; bir de hadîs nekkadlarının hal, meşreb ve mizaçlarını da aynı paralelde tahlil etmiş olsalardı, daha iyi neticeler alınabilirdi. Çünki hadîsi cerh ve ta'dil süzgecinden geçirmeyi kendilerine vazife addetmiş zâtların bu işte hal ve meşreblerinin te'siri büyüktür. Acaba meslek ve meşreb taassubları içerisinde midirler? Mizacları müstakim midir, değil midir? Hadîsi cerh ve ta'dilde, bilerek veya bilmeyerek hâricî herhangi bir te'sirin altında mıdır, değil midirler? gibi bir ikinci cerh ve ta'dil usûlü uygulanmış olsaydı, bizce çok daha iyi olabilirdi.
Gerçi ümmetin ekseriyeti, sözü edilen fazla ifratkâr müteşeddidlerin hal ve meşreblerini bir derece biliyorlar. Hiç olmazsa hissediyor. Amma gönül isterdi ki; keşke muhaddisler de, yani cerh ve ta'dil kanunlarını işleten şahsiyetler de birbirlerini böyle bir muhasebeye, bir tahlile tabi' tutmuş olsalardı...
* * *

BİR NEBZE HADÎS İLMİ
Hadîs ilmi denilince, çok geniş, bir bakıma da çok derin, cerh ve ta'dilin ihtilâflarıyla da çok müşkil bir ilim olarak hatırlanır. Bu yüzden bazı hadîs İmamları "Hazimî" gibi, hadîs İlmi için; "Yüze yakın nevilere mâlik bir ilimdir. Herbir nevide, kendi makamında müstakil bir ilimdir. Bir adam bütün ömrünü ona vakıf da etse, sonuna ulaşamaz." (*) demişler.
Bu ilmin etrafında yüzlerce kitap te'lif edilmiş. Hakikat olarak ona yeniden ilâve edilecek hiçbir şey kalmamıştır. Dâhî ve mütebahhir hadîs imamları bunu ehline göre halletmişlerdir. Bizim burada arzetmeye çalışacağımız iş, Hadîs İlminin birçok dal ve budaklara ayrılmış ana bölümlerinde, bize göre en mühimlerini ve pratik olarak en lüzumlarını fihristevarî bir tarzda mevcuddan derlemektir.
Gayemiz de budur: Hadîs İlmi içine girmeyen insanlar, muhaddis imamlarca vaz'edilmiş ıstılahlarını duyduğu zaman, dehşete kapılması ve hadîslerin bazıları hakkında şüphe ve vesveseye düşmesi mümkündür. Pratik olarak mânası ve hakikatı yazıldığı zaman, dehşet ve telâşının yersiz olduğunu te'min etmektir. Yoksa ona yeni birşey ilâve değildir.
Misal için: Zaif hadîsler sınıfından olan meselâ "münkatı" ile ıstılahlanan bir hadîs, mânası Türkçe'de "kopuk" demektir. Bu kopukluk sebebi, onun rivayet silsilesinde bir rivayetçinin ismi bilinmemelidir. Muhaddislerce o hadîs, metniyle ve ifade ettiği mânasıyla ne kadar kuvvetli olsa da, rivayet silsilesi bakımından zaif hadîsler sınıfında sayılmış. Ve hakeza sair hadîs ıstılahları dahi bu kabildendirler.
_____________________
(*) Ulûm-ul Hadîs ve Mustalahihî - Dr. Subhî Salih sh: 143
Ses Yok