Sikke-i Tasdik-i Gaybi | Birinci Şua,Sekizinci Şua,Sekizinci Lema | 33
(1-68)

     Risale-i Nur’dan parlak fıkralar ve bir kısım güzel mektublar
        Aziz, sıddık kardeşlerim!
        Latif, manidar ve beşaretli iki hâdiseyi beyan ediyorum:
        Birincisi: Me’yusane bir hatıradan müjdeli bir ihtar:
        Bugünlerde hatırıma geldi ki: Hayat-ı içtimaiyeye giren hangi şeye temas etse, ekseriyetle günahlara maruz kalıyor. Her cihetle günahlar serbestçe insanı sarıyorlar. Bu kadar günahlara karşı insanların hususî ibadatı ve takvası nasıl mukabele edebilir? diye me’yusane düşündüm.
        Hayat-ı içtimaiyedeki Risalet-ün Nur talebelerinin vaziyetlerini tahattur ettim. Risale-i Nur şakirdleri hakkında necatlarına ve ehl-i saadet olduklarına dair kuvvetli işarat-ı Kur’aniyeyi ve beşaret-i Aleviye ve Gavsiyeyi düşündüm. Kalben dedim ki: “Herbiri bin yerden gelen günahlara karşı bir dil ile nasıl mukabele eder, galebe eder, necat bulur?” diye mütehayyir kaldım. Bu tahayyürüme mukabil ihtar edildi ki:
        Risalet-ün Nur’un hakikî ve sadık şakirdleri mabeynindeki düstur-u esasî olan iştirak-i a’mal-i uhreviye kanunuyla ve samimî ve sadık tesanüd sırrıyla herbir hâlis ve hakikî şakird bir dil ile değil, belki kardeşleri adedince dilleriyle ibadet edip istiğfar eder. Bin taraftan hücum eden günahlara karşı, bin dil ile mukabele eder. İhlâs ve sadakat ve sünnet-i Seniyyeye mütâbaat ve hizmet derecesine göre o küllî ubudiyete sahib olur.
        Bu büyük kazancı elden kaçırmamak gerektir. Bazı melaikenin kırkbin dil ile zikrettikleri gibi; hâlis ve hakikî, müttaki bir şakird dahi, kırkbin kardeşinin dilleriyle ibadet eder, necata müstehak olur, inşâallah.
        İkincisi: Eski zamanda, ondört yaşında iken icazet almanın alâmeti olan, üstad tarafından bir cübbe bana giydirmek vaziyetine mâniler bulundu. Yaşımın küçüklüğüyle, memleketimizde büyük hocalara mahsus kisve giymek yakışmadığını;
        Sâniyen: O zaman büyük âlimler, bana karşı üstadlık vaziyetini değil, ya rakib veyahut teslimiyet derecesine girdikleri için, bana bir cübbe giydirmek ve üstadlık vaziyetini alacak kendilerine güvenenler bulunmadı. Ve evliya-yı azîmeden dört-beş zâtın da vefat etmeleri cihetiyle, ellialtı senedir icazetin zahir alâmeti olan cübbeyi giymek, bir üstadın elini öpmek, üstadlığını kabul etmek hakkımı bugünlerde, yüz senelik bir mesafede Hazret-i Mevlâna Zülcenaheyn Hâlid Ziyaeddin kendi cübbesini, pek garib bir tarzda bana giydirmek için gönderdiğini bazı emarelerle bana kanaat geldi. Ben de o mübarek yüz yaşında (Haşiye) cübbeyi giyiyorum. Cenab-ı Hakk’a şükrediyorum.
Said Nursî
* * *
        Emin ve Feyzi’nin Isparta’daki kardeşlerine, Üstadlarının hastalığı hakkında bir mektublarıdır.
        ……………
        Ramazan-ı Şerif’te beş gün savm-ı visal içinde gıda olarak, ekmeksiz muhallebi üç ve beş-altı kaşık soğuk yoğurt. Üçüncü gece, yarım kaşık muhallebi ve dördüncü gece iftarda sulu şehriyeden beş kaşık ve beş kaşık da yine o şehriyeden sahurda ve yoğurt keza üç dört kaşık, beşinci gece, tanesiz gibi gayet hafif şehriye beş-altı kaşık, sahurda ise yine beş-altı kaşık. İşte beş günde pirinç çorbası su sayılmamak şartiyle şehriyeden beş dirhem, yoğurt süzülse on dirhem, muhallebi susuz altı-yedi dirhem, mecmuu otuz dirhem gıda ile beş gün savm-ı visal, yalnız teravih noksan olarak sair vazifelerin yapılması, Risalet-ün Nur şakirdlerine ihata edilen inayatın hârikalarından bir kerametini gördük.
        Hem Üstadımızdan hiç görmediğimiz ikimiz yani Feyzi, Emin; Barla, Isparta Süleyman’ları gibi inceden inceye hastalık hiddetlerini tahrik etmemek için ihtiyat edemediğimizden, şiddetli hiddetini gördük. Bu hastalığında yine eser-i rahmettir ki; hiç hayal ve hatıra gelmeyen aşr-ı âhirin gayet mühim gecelerinde, Üstadımızın tam îfa edemediği vazife yerinde bu havalide herbir şakird, kendi hususî çalışmasından başka, bir saati Üstad hesabına Risalet-ün Nur’un şakirdlerinin mücahede-i maneviyelerine iştirak ve onları hedef edip onların defter-i a’maline geçmeye, aynı Üstad gibi çalışmağa başladılar. Hattâ Üstadımız diyordu: Ehemmiyetsizliğimle beraber Isparta ve havalisinde kardeşlerimizin a’mal-i uhreviyesine bir medar-ı müheyyic hükmünde benim kusurlu çalışmam kâfi gelmiyordu; Demek Üstad yerinde, onun birkaç saat çalışmasına bedel, pek çok saatler aynı vazifeyi görmeye başladılar. Cenab-ı Hak rahmetiyle, bu hastalık vesilesiyle bir şahs-ı manevî ve kuvvetli bir medar olacak bu tedbiri ihsan eyledi, cüz’iyetten külliyete çıkardı.
---------------------------------------------------------
(Hâsiye): Risale-i Nur sâkirdlerinden ve âhiret hemsiremizden Asiye namında bir hanım eliyle o mübarek emaneti aldım.
Dinle
-