diye mütemadiyen onların başına vurduğu halde, hiç Yahudî bir âlim veya Nasranî bir kıssîs, O’nun bir yanlışını gösteremedi. Eğer gösterseydi, pek çok kesrette bulunan ve pek çok inadlı ve hasedli olan kâfirler ve münâfık Yahudîler ve bütün âlem-i küfür, her tarafta i’lân edeceklerdi. Hem demiş: “Ya yanlışımı bulunuz, veyahut sizinle mahvoluncaya kadar cihad edeceğim!” Halbuki bunlar, harbi ve perişaniyeti ve hicreti ihtiyar ettiler. Demek yanlışını bulamadılar. Bir yanlış bulunsaydı, onlar kurtulurlardı...
İkinci Hüccet: Tevrat, İncil ve Zebûr’un ibâreleri; Kur’ân gibi i’câzları olmadığından, hem mütemadiyen tercüme tercüme üstüne olduğundan, pek çok yabanî kelimeler içlerine karıştı. Hem müfessirlerin sözleri ve yanlış tevilleri, onların âyetleriyle iltibas edildi; hem ba’zı nâdanların ve ba’zı ehl-i garazın tahrifatı da ilâve edildi. Şu sûrette o kitaplarda tahrifat, tağyirat çoğaldı. Hatta Şeyh Rahmetullah-i Hindî (allâme-i meşhur) Kütüb-ü sâbıkanın binler yerde tahrifatını, keşişlerine ve Yahudî ve Nasâra ulemâsına isbat ederek, iskât etmiş. İşte bu kadar tahrifatla beraber, şu zamanda dahi, meşhur Hüseyin-i Cisrî (Rahmetullahi Aleyh); o kitaplardan yüz on dört delil Nübüvvet-i Ahmediyeye dâir çıkarmıştır. “Risâle-i Hamîdiye”de yazmış. O Risâleyi de, Manastırlı Merhum İsmail Hakkı tercüme etmiş. Kim arzu ederse, ona müracaat eder, görür.
Hem pek çok Yahudî ulemâsı ve Nasâra ulemâsı, ikrar ve i’tiraf etmişler ki: “Kitaplarımızda Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâm’ın evsâfı yazılıdır.” Evet gayr-ı müslim olarak başta meşhur Rum Meliklerinden Hirakl i’tiraf etmiş, demiş ki: “Evet İsa Aleyhisselâm, Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm’dan haber veriyor.”
Hem Rum Meliki Mukavkis nâmında Mısır hâkimi ve ulemâ-i Yehûd’un en meşhurlarından İbn-i Sûriya ve İbn-i Ahtab ve onun kardeşi Kâ’b Bin Esed ve Zübeyr Bin Bâtıyâ gibi meşhur ulemâ ve reisler, gayr-ı müslim kaldıkları halde ikrar etmişler ki: “Evet kitaplarımızda O’nun evsâfı vardır; O’ndan bahsediyorlar.”
Hem Yehûd’un meşhur ulemâsından ve Nasara’nın meşhur kıssîsle-rinden, Kütüb-ü sâbıkada evsâf-ı Muhammediyeyi (A.S.M.) gördükten sonra inadı terkedip îmana gelenler, evsâfını Tevrat ve İncil’de göstermişler ve sâir Yahudî ve Nasrânî ulemâsını onunla ilzam etmişler. Ezcümle, meşhur Abdullah İbn-i Selâm ve Vehb İbn-i Münebbih ve Ebî Yâsir ve Şâmûl (ki bu zât, Melik-i Yemen Tübba’ zamanında idi. Tübba’ nasıl gıyaben ve bi’setten evvel îman getirmiş, Şâmûl de öyle...)