Birincisi: Velâdet-i Nebevî gecesinde; hem annesi, hem annesinin yanında bulunan Osman İbn-il Âs’ın annesi, hem Abdurrahman İbn-i Avf’ın annesinin gördükleri azîm bir nurdur ki; üçü de demişler: “Velâdeti ânında biz öyle bir nur gördük ki; o nur, maşrık ve mağribi bize aydınlattırdı.”
İkincisi: O gece Kâ’be’deki sanemlerin çoğu başı aşağı düşmüş.
Üçüncüsü: Meşhur Kisra’nın eyvanı (yâni saray-ı meşhûresi) o gece sallanıp inşikak etmesi ve on dört şerefesinin düşmesidir.
Dördüncüsü: Sava’nın takdis edilen küçük denizinin o gecede yere batması ve İstahr-Âbad’da bin senedir dâima iş’al edilen, yanan ve sönmeyen, Mecusîlerin mâbud ittihaz ettikleri ateşin, velâdet gecesinde sönmesi. İşte şu üç-dört hâdise işârettir ki: O yeni dünyaya gelen Zât; ateşperestliği kaldıracak, Fars saltanatının sarayını parçalayacak, izn-i İlâhî ile olmayan şeylerin takdisini men’edecektir.
Beşincisi: Çendan velâdet gecesinde değil, fakat velâdete pek yakın olduğu cihetle, o hâdiseler de İrhasat-ı Ahmediyyedir ki (A.S.M.), Sûre-i
de nass-ı kat’i ile beyân edilen “Vak’a-i Fîl”dir ki; Kâ’be’yi tahrib etmek için, Ebrehe nâmında Habeş Melîki gelip, Fil-i Mahmudî nâmında cesîm bir fili öne sürüp gelmiş. Mekke’ye yakın olduğu vakit fil yürümemiş. Çare bulamamış, dönmüşler. Ebâbil kuşları onları mağlub etmiş ve perişan etmiş, kaçmışlar. Bu kıssa-i acîbe, tarih kitaplarında tafsîlen meşhurdur. İşte şu hâdise, Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’ın delâil-i nübüvvetindendir. Çünkü velâdete pek yakın bir zamanda, kıblesi ve mevlidi ve sevgili vatanı olan Kâ’be-i Mükerreme, gaybî ve hârika bir sûrette Ebrehe’nin tahribinden kurtulmuştur.
Altıncısı: Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, küçüklüğünde, Halime-i Sa’diye’nin yanında iken, Halime ve Halime’nin zevcinin şehâdetleriyle; Güneşten rahatsız olmamak için, çok def’a üstünde bir bulut parçasının ona gölge ettiğini görmüşler ve halka söylemişler ve o vâkıa sıhhatle şöhret bulmuş.
Hem, Şam tarafına on iki yaşında iken gittiği vakit, Buheyra-yı Râhib’in şehâdetiyle, bir parça bulut, Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’ın başına gölge ettiğini görmüş ve göstermiş.
Hem yine bi’setten evvel, Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, bir def’a Hatice-i Kübrâ’nın Meysere ismindeki hizmetkârıyla ticaretten geldiği zaman, Hatice-i Kübrâ, Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’ın başında, iki meleğin bulut tarzında gölge ettiklerini görmüş.