fıkrası, iki cihetle ihbar-ı gaybîdir.
Birincisi: Nebiyy-i Ümmîye nisbeten gayb hükmünde olan, İncilin, Sahabeler hakkındaki ihbarını ihbardır. Evet İncilde, âhirzamanda gelecek Peygamberin (A.S.M.) vasfında
gibi Âyetler var. Yâni: Hazret-i İsa (A.S.) gibi kılınçsız değil, belki sâhibü’s-seyf bir peygamber gelecek, cihada me’mur olacak ve Onun Sahabeleri dahi, kılınçlı ve cihada me’mur olacaklardır. O sahibi, Reis-i Âlem olacak. Çünkü: İncil’in bir yerinde der: “Ben gidiyorum, tâ Âlemin reisi (A.S.M) gelsin.” Yâni: Âlemin Reisi geliyor. Demek oluyor ki; İncilin bu iki fıkrasından anlaşılıyor ki: Sahabeler, çendan mebde’de az ve zaîf görünecekler. Fakat çekirdekler gibi neşvünema bularak yükselip kalınlaşıp kuvvetleşerek, küffârın gayzlarını onlara yutkundurup boğduracak vakitte, kılınçlariyle nev’-i beşeri kendilerine müsahhar edip, reisleri olan Peygamber’in (A.S.M.) ise, âleme reis olduğunu isbat edecekler. Aynen şu Sûre-i Fethin Âyetinin meâlini ifade ediyor.
İkinci Vecih: Şu fıkra ihbar ediyor ki: Sahabeler çendan azlığından ve za’fından Sulh-u Hudeybiyyeyi kabul etmişler; elbette, her halde az bir zamandan sonra sür’aten öyle bir inkişaf ve ihtişam ve kuvvet kesbedecekler ki, rûy-i zemin tarlasında dest-i kudretle ekilen nev-i beşerin o zamanda gafletleri cihetiyle kısa, kuvvetsiz, nâkıs, bereketsiz sünbüllerine nisbeten gâyet yüksek ve kuvvetli ve meyvedar ve bereketli bir sûrette çoğalacaklar ve kuvvet bulacaklar ve haşmetli hükümetleri gıbtadan, hasedden ve kıskançlıktan gelen bir gayz içinde bırakacaklar. Evet, istikbâl, bu ihbar-ı gaybîyi çok parlak bir sûrette göstermiştir. Şu ihbarda hafî bir îmâ daha var ki: Sahabeyi tavsifat-ı mühimme ile sena ederken, en büyük bir mükâfatın va’di, makamca lâzım geldiği halde,kelimesiyle işâret ediyor ki: İstikbâlde Sahabeler içinde fitneler vâsıtasiyle mühim kusurlar olacak.