DR. M.ASAF DİŞÇİ
Dervişoğullarından M. Asaf Dişçi, l884 yılında Erzurum'da doğmuş. Birinci Dünya Savaşında Ruslara esir düşmüştü. Bediüzzaman Said Nursî ile birlikte Kosturma'da esaret hayatı yaşamıştı.
Bediüzzaman'la geçen esaret günleri
M.Asaf Dişçi, Bediüzzaman'la karşılaşmasını ve hatırladıklarını bize anlattı.
Bu hatıralarında Asaf Dişçi diyor ki:
"Esaretten önce beni Sarıkamış'ın Hamamlı köyüne götürmüşlerdi. Daha sonra ise Sibirya'ya sevkettiler.
"İşte Bediüzzaman'ı orada gördüm. Kosturma eyaletinin Kilogrif kasabasındaydı. Daha sonra Onu içerlere, büyük esirler kampına, Kosturma içlerine sevkettiler. Birlikte altı ay kadar kalmıştık.
"Bir odayı mescid yapmıştı. Kendisi alay komutanı olduğu için, maaş da alıyordu. Aldığı maaşları hep hayır hizmetlerine sarf ediyordu. Mescide harcıyor, çeşitli masraflar ediyordu. Esirler kendisine alay komutanı olarak çok hürmet ediyorlardı. Kendisi ise 'Ben hocayım' diyordu. Esirler iade edilirken de kendini hoca olarak tanıtmak istiyordu.
"Günlük yaşayışı da, çok sade idi. İki yumurta, bir dilim ekmekle günlerini geçirirdi. Benim anlattıklarım sadece gördüklerimdir. Yoksa bunlar Onun hayat ve hatıralarının yanında, pek ehemmiyetli değil. Sonra aradan yarım asır geçtiği için hep unuttum.
"Vakitleri hep dolu idi. Tefsir okur, esirlere ders verirdi. Esir askerler ve subaylar kendisine çok hürmet ederlerdi. Yanında kimse öyle rastgele konuşamazdı. Ayağını bile uzatan olmazdı. Şayan-ı hürmet bir insandı. Kaldığımız yer büyük bir sinema salonuydu. Salonun bir kısmını bölerek mescid yaptırdı.
"Dehşetli kışlar oluyordu. Kızaklarla nakliyat yapılıyordu. Bir gün koğuştan çıkmış, karargâha gidiyordum. Yolda tuvalete çıkmıştım. Sonra elimi karla temizliyordum. O sırada kendisiyle karşılaştık. Kar-tipi, göz gözü görmüyordu. Kış-kıyamet bütün şiddetiyle devam ediyordu. Bana doğru gelerek: 'Sakın ellerini bir yere sürme' mahçup oldum.' Aman efendim ne münasebet, beni çok mahcup ettiniz' dedim. Gülerek, 'Ellerini uzat, sen benim kardeşimsin' diye iltifat etti.
"Esarette boş zamanlarımız da çok olduğu için, her gün Kur'ân'dan yedi cüz okurdum. Onun iltifatlarını, iftiharla kabul ederdim. Babana mektup yazarsan selâm yaz' derdi. O zaman ne kadar kuvvetli bir imanımız vardı. Harplerde ne kadar korkusuzduk. Şehadeti canıma minnet bilirdim.
"Esaretim 22 ay sürdü. Tekirdağ'lı bir arkadaşla esaretten kurtulduk ve İstanbul'a geldik. Daha sonra Üstad Bediüzzaman'la İstanbul'da yine görüşmelerimiz oldu.
"Onun gibi bir kimseyle birlikte esaret hayatı yaşamak, hayatımın en unutulmaz günleridir. Bu Allah'ın bir lûtfu ve ihsanı olmuştu benim için."
Şiire de merakı olan Asaf Dişçi, bize bir şiirini okudu:
"Gelince vakti zamanı
Erişir lütf-u Sübhani.
Olmazsa izn-i Rabbani
Edemez kimse ihsanı
Bu da bir kerem-i Yezdani
Diledi nasip etti imanı."
Asaf Dişçi Beyin hatırası, Sibirya buzullarından bir pencere açmıştı. Bu esaretin Şâhitler'in Dilinden Asaf Dişçi, Bediüzzaman'la geçirdiği günleri hayatının en tatlı ve şerefli anları olarak iftiharla yadediyor.