DR.HAMİD URAS
1890'da Gaziantep'te doğdu. l964'ün Ocak ayında aynı yerde vefat etti.
Bediüzzaman Toptaşı tımarhanesine nasıl gönderildi?
"Hafiyelik ve jurnacilik müesseselerini tenkid cesaretini göstermesi, kendisinin divan-ı harbe verilmesine sebep olmuş; orada da fikirlerini hiç çekinmeden, tam bir pervâsızlık içinde müdafaa etmesi endişe yaratmış ve kendisinden kurtulmak için deli olduğuna, iki Musevî, bir Rum, bir Ermeni, bir Türk doktordan rapor alınarak Toptaşı tımarhanesine konulmuştur."
l9l2'de basılan İki Mekteb-i Musîbetin Şehadetnâmesi yahut Divan-ı Harb-i Örfi isimli eserinde "Tımarhaneden sonra tevkifhanede iken Zaptiye Nâzırı Şefik Paşa ile muhaveremdir" başlığını taşıyan kısımda istibdattan şikâyet eden Bediüzzaman "Şişli'de bir Ermeninin evine düştüm" diyerek orada da istibdat perdesinin yırtıldığını ifade eder.
"Bediüzzaman'da cinnet değil, dehâ vardır"
Bu mevzuda Gaziantep'in eski ve meşhur doktorlarından Dr. Hamid Uras şunları anlatıyor:
"İkinci Meşrutiyet senelerindeydi. Biz Mekteb-i Tıbbiyede (Tıp Fakültesinde) talebe idik. Bediüzzaman da İstanbul'da bulunmaktaydı. Kendisi müderrisler içinde Fatih müderrisini beğenir, takdir ederdi. Onun ünvanı ve şöhreti her tarafa yayılmıştı. Daha sonra kendisini adlî tıbba sevkedilince Adlî tıptaki doktorlar, muayenesini sohbet ederek yapıyorlar. Bediüzzaman orada bulunan bir teşrih [anatomi] kitabını eline alarak dört-beş sayfasını okuyor ve kendisinin o sahifelerden imtihan edilmesini istiyor. Biraz sonra da, mezkûr sahifeleri aynen ezberden okuyor. Durumu hayretler içinde tâkip eden Rum doktor heyecan ve şaşkınlıkla, 'Bediüzzaman'da cinnet değil, dehâ vardır' diye raporunu veriyor."