AZİZ TAYYAR
"Gözlerinde alevler oynaşıyordu"
"Bediüzzaman'ı Söğüt'te gördüm. O zaman ben de gençtim. Benim babamın dedesi Hasan, Bilecik, Eskişehir, Balıkesir ve Kütahya bölgesinin beyi imiş . Onun için beni çok iyi biliyorlar. Bozüyüklü Aziz Dayı dedin mi herkes tanır. Ayrıca babam Hasan, ölmeden önce Bediüzzaman'ı üç kere görmüş. Bir kez Barla'da, iki kez de Isparta'da. Ölmeden önce bana 'Sen de Bediüzzaman'ı gör oğlum' dedi.
"Aradan zaman geçti. Bir de baktım ki Bediüzzaman Said Nursî Söğüt'e gelmiş. Nur talebeleri oraya akın ettiler.
"İçimde çok garip bir heyecan vardı. Ne demek, Bediüzzaman'ı görecektim. Nihayet onu görebilme bahtiyarlığına nail oldum. Allah'a çok şükürler olsun. Yıl, zannedersem l955 veya l956 Eylül'ü idi.
"Bediüzzaman, iman hakikatlarından bahsediyordu. çok heybetli bakışları vardı. İnsan ona baktığı zaman, insanı dünya âleminden çekip alıyordu. Gözlerinden kıvılcımlar, alevler oynaşıyordu sanki."En azılı haydutlar bile onun önünde süt liman kesilirdi. O konuşurken hem dinliyor, hem de seyrediyordum. Devamlı ona bakıyordum. Bakışımı o da farkederek bana baktı. Konuşmasını bitirdi ve sağ elinin işaret parmağını bana doğru uzatarak yanındakilere:
"Kim bu?' diye sordu.
"Beni tanıyanlar ona babamdan bahsetti. 'Hasan Beyin oğlu' dediler. 'Koca Hasan Beyin torunu oluyor."
"Bediüzzaman o zaman gözlerini bana dikti. Gözlerimi ayıramıyordum. Kalbim deli gibi atıyordu. Açıkçasını söylemek gerekirse korkuyordum. Fakat neden bilmiyorum, yerimden kalktım. Yanına yaklaştım ve elini öptüm. Birden korkum gitti. Yüreğime bir hafiflik, bir serinlik geldi. Bediüzzaman Hazretleri bana 'Hasan oğlu, Hasan Bey torunu' derdi."
"Bediüzzaman şaşaalı giyinmezdi. Üstündeki elbiseleri eski, ama son derece temizdi. Sarığının rengi son derece beyazdı. öyle ki tâ uzaklardan bile dikkati çekiyordu. O kadar temizdi ki herkes ona Hoca Efendi derdi.
M. Kemal, İnönü, F. Çakmak, K. Karabekir ve Bediüzzaman
"Bediüzzaman'a en büyük düşman ismet inönü idi. Ben Urfa'nın Suruç ilçesinde askerlik yapıyordum. Askerlikte çok büyük başarılar gösterdim. l936'yı l937'ye bağlayan yıllarda Adana-Halep Demiryolu hattının kuzey tarafında Türkler, güney tarafında Fransızlar vardı. Fransızlar rahat durmuyordu. Bir gün ben nöbetçi iken bir haber geldi: Mustafa Kemal, inönü ve Fevzi Çakmak ile birlikte 12 kişi Suruç'a gelecekmiş, Aradan zaman geçti, uzaklardan bir toz bulutu yükseldi. Bunlar Mustafa Kemal ve arkadaşları idiler. Suruç'a girdiler. O zaman Atatürk ve İnönü ile konuştum.Üst görevlilerim onlara benim yaptığım kahramanlıkları anlatmıştı. İsmet inönü bana takdirname vermişti. Hâlâ duruyor. Birgün söz Nurculardan açıldı. O zaman ben de vardım, fakat konuşmaya iştirak etmedim. İnönü bir yerde dedi ki:
"Said-i Kürdi ve cemaati şu Adana-Halep demiryolunun ötesindeki Fransızlardan daha tehlikelidir.'
"Son derece Nurculara düşman ve Rusya'nın sistemine hayrandı. Büyük adamlar içinde Bediüzzaman'ı takdir eden iki kişi vardı zaten: Biri Fevzi Çakmak, diğeri de Kâzım Karabekir Paşaydı. Kâzım Karabekir Paşa'nın hayranlığı daha başkaydı. Özellikle Bediüzzaman'ın keçekülahlılar ile birlikte Ruslara karşı savaşmasını takdir ederdi. Said Nursi'yi görmeyi çok istiyordu. Görebildi mi bilmem, inşaallah görmüştür."
Üstad Kazım Karabekir hakkında bir mektubunda şöyle diyordu:
"Ben ehl-i siyasetin her nevi taziplerine karşı (Hasbünallahi ve nime'l-vekil) deyip sabır ve tahammüle karar vermişim. Kâzım Karabekir ile eskiden münasebetim vardı. Acaba o münasebetin sebebi olan merdane mesleğini muhafaza ediyor mu? Eğer eskisi gibi ise ve nurlara zararı yoksa ve nura faideleri muhtemel ise ve dost ise, benim selamımı ona tebliğ edebilirsiniz."
Said Nursi
Emirdağ Lahikası 1: 176