HASAN ZAİMOĞLU
Üstad ile ilgili hatıralarını şöyle anlatıyor:
"Bediüzzaman bizim çarşıdaki bir evde, altı ya da sekiz ay kadar göz hapsinde kalmıştı. l95l-53 seneleri arasındaydı. Bu müddet zarfında Bediüzzaman'ı iki defa Afyon, bir defa da Bolvadin-Emirdağ arasındaki Kapaklı Jandarma Karakolunda ikindi namazında görmüştüm.
"Üstad kalabalıkdan şiddetle rahatsız olurdu"
Kapaklı Karakolu kırdaydı. arabalar karakolun önünde durmuştu. Beş-altı kişi de çimenlerin üstünde namaz kılıyordu. Burası şehirlerarası bir yol olmasına rağmen, şimdiki gibi arabalar sık olmadığından tenhaydı. Saatte ancak üç-dört araba geçiyordu.
Bediüzzaman, Savaklı Köy çeşmesinin önündeki soğütlükte namaz kılmak için durmuştu. O esnada birkaç araba daha durmuştu. Biz de görünce, 'Bedüzzaman var' diye indik. Ellerini öpmeye koştuk. Karakol Bolvadin'e 25-30 kilometre uzaktaydı. en yakınında, yani beş kilometre ötede bir dağ köyü vardı.
"Bedüzzaman Emirdağ'ından Isparta'ya gidiyormuş. Ziyaret için duran arabalar çoğalınca, Bediüzzaman Hazretleri jandarma karakolu olması dolayısıyla dikkati çekti ki, bizlere askerlerin evham edeceklerini söyleyerek, oradan hemen hareket ettiler. Bu arada yine bazı arabalar yine durdu. Bir anda on onbeş araba oldu. Kırda büyük bir kalabalık olmuştu. Üstadı görüp de bırakıp geçen hiç olmuyordu. Talebelerine, 'Hemen gidelim' dedi. Ve hareket ettiler. Bizlere arkasında namaz kılmak nasip olmadı. Zaten Üstad kalabalıklardanlıklardan şiddetle rahatsız oluyordu. Üstad Hazretlerini en yakından görmem böyle olmuştu.
"Bir de Emirdağ'ında kapısında uzun bir kuyruk ve kalabalık vardı. Tabiî ben de onu ziyaret edebilmek için bu kuyruğa girmiştim. Araba geldi ve tam evin önünde durdu. Bediüzzaman içinden indi. Sıra bana gelince, mübarek ellerine kapanarak öptüm. Bu arada benim dikkatimi çeken bir hadise oldu: Üstad bazılarına elini vermemişti. Daha sonra öğrendim ki, bunlar kötü niyetli kişilermiş.
"Ayyaş adam nasıl talebe oldu?"
"Ayrıca, üstadın büyüklüğüyle ilgili şu hadiseyi anlatmak isterim:
"Babamın akrabası Rüstemoğlu Hüseyin isminde bir adam vardı. Bu adam gece gündüz içen birisiydi. Bu adam Üstad Bediüzzaman'ın adını duyunca hemen kalkıp ziyaretine gidiyor. Üstadın kapısına varıp, kapıyı çalıyor. Talebeleri kapıya çıkınca, içeriden Üstad Hazretleri, 'Bırakın misafiri, gelsin' diyor, Hüseyin'i içeri aldırıyor.
"Hüseyin içeriye girince, Üstad, 'Gel bakalım Hüseyin, senin işin tamam, artık sana öyle şeyler yasak' diyor.
"Hüseyin şaşırıyor. Ondan sonra daima üstadın yanına uğrayıp, ziyaret ederek, dualarını alıyor.
"Birgün Üstad ona, 'Hüseyin, bana beş kuruşluk domates al' diyor.
"Hüseyin domatesi alıp getiriyor, 'Buyurun hocam' diyor.
"Üstad Hazretleri kendisine beş kuruş daha uzatarak, 'Hüseyin, ya bu beş kuruşu daha alırsın yahut domatesin yarısını alırsın. Ben sana beş kuruş verdim. Sen gittin on kuruşluk domates aldın' diyor.
"Yok hocam' demeye çalışıyor. Üstad Hazretleri Hüseyin'e her zaman doğru söylemesi gerektiğini anlatıyor. Artık tevbe ettiğini bildiriyor, onun için bir daha günahlı işlere girmemesini söylüyor.
***
"Amcam Afyon cezaevinde yatmıştı. Onun ifadesine göre, hapiste ne kadar vahşi, câni, belâlı kişiler varsa, hepsi de Üstad Hazretlerinin ders ve irşadiyle ıslâh olmuşlar. O, nur dersleriyle hapishaneleri ıslahhanelere çevirmişti.
"Üstad Hazretlerinin mahkemesi olduğu gün çok büyük kalabalıklar olurdu. Kapıda Üstad gözükünce milletin yüzü gülerdi."
(N. ŞAHİNER)