Son Şahitler | Emirdağ Şâhitleri(II) | 64
(1-75)

MUAMMER ŞENEL

 

Ak saçlı...

Ak sakallı...

Ak yüzlü...

Ak gönüllü...

Aklar içinde nurlu bir Nur talebesinden ve onun hatıralarından bahis açmak istiyorum.

Bafralı Muammer Abi...

Muammer Şenel...

1909 senesinde dünyaya gelen bu bahtiyar Nur talebesi, ismi gibi uzun ömürle muammer ve soy ismi gibi şen bir insan, kâmil bir Müslüman...

Sizlere yine kendisi gibi nur kahramanlarından, İnebolu eşrafından Ahmet Nazif Çelebi'nin verdiği künyesini de vereyim:

"Çarukçu,

"Tuzcu,

"Armutçu,

"NURCU.. Muammer Şenel, Bafra..."

 

"Emirdağ'da Bediüzzaman Said Nursî"

Bafralı Muammer Bey, 40 yıl önceleri memleketinden çıkmış, yollara düşmüş, şehir şehir geziyordu. Gittiği beldelerde soruyordu, soruşturuyordu.

Kendine bir şeyh arıyordu, bir hoca bulmak istiyordu. Bir üstad, bir mürşid peşindeydi.

Kalbi bir büyük Üstadın hasretiyle yanıp kavrulan bu zâta, nihayet Emirdağ'da Bediüzzaman namındaki bir ulu sultanın ismini ve adresini verdiler:

"Emirdağ'da Bediüzzaman Said Nursî..."

Şeyh ve keramet peşindeki Bafralı Muammer Efendi, nihayet bir gün Emirdağ'a vasıl olmuş ve önüne gelene elindeki ismi soruyordu.

Her sorduğu şahıs korku içinde ondan uzaklaşıyordu.

Bu sorgular hep cevapsız kalıyordu yahut da;

"Sus, sus! onun ismini ağzına alanı dövüyorlar, sövüyorlar, hapsediyorlar!" cevabını alıyordu.

Nihayet Emirdağ'ın Çalışkanlar Hanedanı vasıtasıyla Büyük Üstadın huzuruna çıkmıştı.

Üstadın yanında yine, yâr-ı garı aziz ve necib Nur talebeleri: Zübeyir, Ceylan, Bayram ve Sungur vardı...

Çıplak bir odada, bir soba, bir divan, birkaç parça eşya bulunuyordu.

 

"Bizde tarikat yok, hakikat var"

Kendi dilinden, kendi ifadesi:

"Odasına girdik.. Selâm verdik.. Koca odada bir somya, bir de soba vardı. Yerde ne kilim, ne hasır, ne de bir keçe vardı. Bomboş bir oda. Üstad bize,

"Bizde tarikat yok, hakikat var, Risale-i Nur var' dedi. Daha  sonra 'Evlât, gel!" dedi. Açtı göğsündeki madalyayı gösterdi. Etiyle derisi arasında gömgök bir zehir tabakası var. Kurumuş kalmış. 'Bak, bana tam on dört defa zehir verdiler, Hâlık'ın öldürmediğini kimse öldüremez' dedi.

"Yine tekrarladı: 'Bizde tarikat yok. Risale-i Nur var...'

"Ben Risale-i Nur'u ilk duyuyordum..

"Üstadı görmemiz ve Risale-i Nur'u ilk duymamız böyle olmuştu."

Bafralı Muammer Şenel, Nur'un peşine düşen milyonlar gibi, artık bundan sonra, bu mübarek tarihten sonra, Nur'a talebe olmuştu. Memleketine Nur'un talebesi ve müştakı olarak dönmüştü..

Ses Yok