Son Şahitler | Emirdağ Şâhitleri(II) | 61
(1-75)

CEVAT ÇAĞRI

 

1909'da Konya'da dünyaya geldi. Eski alay hocalarından Osman Nuri Efendinin yakın dostlarındandır. Müteaddit defalar Bediüzzaman'ı Emirdağ'da ziyaret etmiştir.

 

"Yirminci asrın müceddidi"

"Yeni basılmaya başlanan Sözler'in formalarını Salih Özcan ve Said Özdemir'le birlikte Emirdağ'a götürmüştük. kendilerinin yanında ve hizmetinde Mehmed Çalışkan da vardı. Bana ilk defa Salih Özcan vesile oldu. Sonra Bayram Yüksel'i gönderdiler. Daha evvel gıyaben tanıyordum. Bayram Yüksel'e araba kullanmaya öğrettim. Üstada giderken Osman Nuri Efendi hediye olarak benimle bir tesbih göndermişti. O tesbihi aldı, öptü, başına koydu. Bana hitaben, 'Ben seni Osman Nuri olarak tanıyorum, kabul ediyorum, tesbihi çekerken sizleri hatırlayacağım' dedi.

"Osman Nuri Efendi, Bediüzzaman'ı yirminci asrın müceddidi olarak tanır ve öyle ifade ederdi. Ben kendilerini Emirdağ'da ziyaret ettim. Üç-dört defa gittim. İlk Sözler'in formalarını görünce gözleri yaşardı, ağladı. Mehmed Çalışkan ve Hamza Emek de oradaydı. 'Çok şükür, ölmeden bunları gördüm' diyerek hislerini ifade etti. 'Ben vazifemi yaptım, artık siz bundan sonrasını yaparsınız' dedi.

 

"Üstadın yakın alakası"

"Bir defasında oğlum Ferhat'la beraber gitmiştik. Oğluma dua etti, kendi eliyle bir Risale hediye etti. O zamanlar Ankara'da hizmetler için, Bediüzzaman'ın  gelip kalması için Osman Nuri Efendi bir ev yaptırmıştı. Üstadın da Ankara'ya gelip, bu evde yerleşmesini istiyordu. Üstad bunu haber almıştı. Bize hitaben, 'Osman Nuri bana ev yaptırmış, biliyor musunuz?' diye sordu. 'Evet efendim' diye cevap verdim. Bize rahat oturmamızı söyledi. Ben de, 'Rahatız' dedim. 'Yok yok, rahat otur' dedi. Salih Özcan, 'Evi yapan adam burada' diye beni gösterdi. Üstad 'Ne? Niye söylemliyorsun?' dedi. 'Huzurunuzda, ben demek için teeddüb ederim, utanırım' deyince, 'Gel gel, şöyle yanıma otur' diyerek bana iltifat etti. 'Anlat bakalım, çivisinden başlayarak anlat, kimler yardım etti medrese için?' Benim başımda şapka vardı. Üstadın nezaketine bak ki, bana, 'Şapkayı çıkart' demedi. 'Sizce mahzurlu değil mi efendim anlatmak?' 'Yok yok, olduğu gibi anlat' dedi.

 

"Fevzi Çakmak'a hakkımı helâl edeceğim"

"Yaptığımız ev Cebeci'de Niğde Yurdundan yukarıda, İkinci Dede Efendi semtindeydi. Osman Nuri gibi eski alay müftülerinden Tevfik Yılal vardı; evin yapılışında onlar da yardımcı olmuşlardı. Maddeten ve manen yardım ederek evin inşaatını bitirmiştik. İçinin mefruşatından pek benim yardımım olmamıştı. Evin itmamında Mareşal Fevzi Çakmak da maddi yardımda bulunmuştu. Mareşal deyinca 'Mareşal kim?' diye sordu. 'Fevzi Çakmak'  diye cevap verdim. 'Demek o da verdi' diye hayretle sordu. 'Ne kadar verdi?' diye, Fevzi Çakmak'ın verdiği miktarı sordu. Bizim yardım sandığımız vardır. Sandığın muhasip ve veznedarı da Fevzi Çakmak'tır. Üstad, 'Fevzi Çakmak ne verdi? Kaç lira verdi?' diye sordu. Bu hizmet mahallinin yapılıp getirilmesi için iki-üç defa yardım ettiğini söyledim. Üstad bu defa, 'Daha evvel Emirdağ'a geldiğin zaman bunları biliyor muydun?' diye sorunca, 'Evet efendim, biliyordum' diye cevap verdim.

"Ben üç kişiye hakkımı helâl etmemiştim. Madem ki kendisi Risale-i Nur'a hizmet etmiş ve para yardımı yapmış, ona hakkımı helâl edeceğim' dedi.

"Osman Nuri Efendi bir mektup yazarak kendisini Ankara'ya bu yeni yaptırdığımız evde kalması için davet ediyordu. Bizim gibi Mareşal Fevzi Çakmak'ın da Bediüzzaman'a çok hürmeti vardı.

"Üstad benim yemem için sahanla pilav getirtti. 'Ne zaman istersen buyur gel, sana kapım her zaman açıktır' dedi. Ufak bir kutusu vardı, kutuyu açarak içindeki paradan almamı söyledi. Teşekkür ettim. Boynuna sarılıp öpmek istedim. 'Al kardaşım, al'  diye ellerini uzattı. 'Senin karnını doyuracağım' dedi.

 

"Beni bir dağ başına defnedin"

"Bir ara mezarından bahsetti. Kabrinin kimse tarafından bilinmeyeceğini söyledi. 'Bir dağ başına defnedin' dedi. 'Bunu ben niçin söylüyorum? Bizim milletimiz temiz ve safidir, kabirlere çok teveccüh ediyorlar, yardım istiyorlar, ben bu işleri istemiyorum' diyerek, mezarının kimse tarafından bilinmemesini istediğini söyledi.

"Nur Risaleleri matbaalarda basıldıkça, formalardan Emirdağ'a alıp götürmüş, kendisini üç-dört defa ziyaret edip tefeyyüz etmiştik."

Ses Yok