Son Şahitler | Emirdağ Şâhitleri(II) | 7
(1-75)

AHMED URFALI

 

Aslen Urfalı olan Ahmed Urfalı 1924'te Emirdağ'da doğdu.

 

"Seni kardeşliğe kabul ediyorum"

"Üstadı ilk olarak 1954'lerde ziyaret ettim. O vakit askerdim ve izinli olarak dönmüştüm. Emirdağda bana 'Buraya büyük bir hoca gelmiş' diye bahsetmişlerdi. Ben de Hoca Efendiyi ziyaret etmek istedim. Birgün yatsı namazından sonra arkasına düştüm. Bana 'Adın ne?' deyince, 'Ahmed' dedim. 'Buralı mısın?' diye sordu. Emirdağlı olduğumu ve askerden izinli geldiğimi söyledim. Balıkesir'de askerlik yapmakta olduğumu söyleyince, Hasan Basri Çantay'ı sordu. Daha sonra Hasan Basri'ye selamlarını götürdüm. Böylece Üstadın evinin önüne geldik. Anahtarı bana uzattı. Dış kapıyı açtım. 'Kardeşim, seni kardaşlığa kabul ediyorum' dedi. İçeriye girdi ve 'Kapıyı kilitle' dedi. Kapıyı kilitledim. Ben dışarıda, Hazret-i Üstad ise içeride kalmıştı. Anahtarı istedi, Ben de kapı aralığından uzattım. Böylece ilk ziyaretimi yapmıştım.

 

"Üstadın hizmetindeyim"

1947'de askerden döndüm. Ceylân Çalışkan Ağabey vasıtasıyla Üstadı tekrar ziyaret ettim. Daha sonraları Ceylân ve Mustafa Acet'le birlikte ben de hizmetine girdim. Benim hizmetim daha hafif işleri takip etmek tarzında oluyordu. Odun getiriri, sobayı yakar, çarşıya çıkar ve yemek pişirirdim. Yemeği küçük sefer taslarında yapardık. Yemeğimiz çoğu zaman pirinç çorbasıydı.

"Bu şekilde Üstadın hizmetine devam ederek, risale yazmaya başladım. İslâm yazısını Üstadın yanında kalan talebelerinden öğrenmiştim. Üç tane Sözler yazdım. Üstad tashih ederek duasını yazıp, tekrar bana iade etti.

 

"Üstadımın kılına dokunamazlar"

"Üstad ve talebelerini Emirdağ'dan toplayıp Afyon Hapishanesine götürmüşlerdi. O anda aleyhte çok dedikodu yapılıyordu. Bir zaman sonra bize de gitmek nasip oldu.

"Bir gün Üstadımızın aleyhinde konuşan bir zabıta memuruyla münakaşa ettim. O nurdan nasipsiz adam, 'Said Nursi'yi asacaklar, şöyle yapacaklar, böyle yapacaklar' diye konuşunca; ben de kendisine hiddet ettim, 'Hiçbir şey yapamazlar, Üstadımın kılına bile dokunamazlar' dedim. O da gidip beni şikâyet etmiş. Beni yakalayıp Emirdağ Hapishanesine attılar. Orada bir hafta kaldım. Oradan da, Afyon hapishanesine götürdüler. Bir hafta da dördüncü koğuşta Tahiri Mutlu Ağabeyin yanında kaldım. Üstadımızla görüşmem mümkün olmadı. İfademi aldıktan sonra beni tahliye ettiler.

 

"Üstadın tokadı şifa oldu"

"Üstadın yanında çeşitli zamanlarda kıra gitmiştim. Kendisi tefekkür eder, tashih yapar ve evrad okurdu. Biz lüzumu zamanında yanına yaklaşırdık. Yine birgün kıra giderken, eski postahanenin önünde aniden geri dönerek, bana sordu: 'Hasta mısın?' Hakikaten birkaç yıldır bende şiddetli vehhamlık vardı. Ben daha 'Evet' diyemeden şiddetli bir şamar vurdu. Sonra, 'Haydi gidelim, birşeyin yok' dedi, yola devam ettik. Daha sonra benim rahatsızlığımla alâkalı hiçbir şikâyetim kalmadı.

 

Hizmette anne-babasının rızası

"Üstadı çeşitli zamanlarda ziyaret ettiğimde bana tekraren 'Kardaşım, sen evlenme' derdi. Bana pekçok defa söylediği bu söze bir mânâ veremezdim. Bilahare babamın şiddetli ısrarı üzerine evlendim. Babam 'Evlenmezsen seni evlatlıktan reddederim' demişti. Evlilikten sonra Üstada gittim. Üstad bana, 'Kardaşım, sen kendine  ayrılan hisseyi kaybettin' dedi. Sonra 'Abdestli misin?' diye sordu. Ben abdestli olduğumu söyleyince işaret ederek, raftaki Kur'ân'ı getirmemi söyledi. Getirince açtı.

"Bir âyet-i kerimeyi göstererek, 'Kur'ân'a, imana hizmet edenlerin peder ve validelerinin dinlememelerini emrediyor' dedi. Ben oracıkta, çok acıklı bir şekilde, şiddetli bir hüzünle ağladım. Gözlerimden sicim gibi yaşlar akıyordu. yatağından kalkarak beni kucakladı, alnımdan öptü. 'Seni Risale-i Nur hesabına kabul ediyorum' dedi.

 

"Kore'de Kunuri Zaferi Üstadı sevindirdi"

"Bir defasında kardeşlerden birisi sormuştu: "Allahümme ecirna derken ellerimizi neden çeviriyoruz?' Ben bunu Üstada sormak için yanına girdim. Üstad yataktaydı, ama sanki vücudu kaybolmuştu. Çok hiddetli bir vaziyeti vardı. Yüz hatları gerilmiş, çok sinirli bir hali vardı. Soruyu sordum. 'Kardaşım senin işin bitti mi?' deyince, 'Evet, Üstadım' dedim. 'Derhal dışarı çık' dedi. Mahcup ve korkarak dışarı çıktım. Ertesi gün yine Üstadın huzuruna gittim. Bu defa yatağında gülümsüyordu. 'Gel kardaşım, sen birşey işittin mi?" dedi. 'Hayır, Üstadım' dedim, 'Keçeli, sen radyo dinlemedin mi?" deyince sormak istediği meseleyi anlamıştım. 'Dinlemedim Üstadım, fakat halktan işittim' dedim. Kore'de Kunuri çemberi yarılmıştı. Üstad bu haberden dolayı çok sevinçliydi. Kore Harbiyle çok alâkadar oluyordu. Tebessüm ederek beni alnımdan öptü. Böylece huzurundan sevinçle ayrıldım."

Ses Yok