Son Şahitler | İstanbul Şâhitleri(II) | 9
(1-30)

MUSTAFA GÜLEÇ

 

Mustafa Güleç 10 Ocak 1933'te Bursa İnegöl'ün Yenice Müslüm köyünde doğdu. 7 Ocak 1989'da İstanbul'da vefat etti.

 

Üstadı ilk olarak ne zaman görmüştünüz?

 

"İlk gördüğüm 1952'deydi. Bir kaç sefer gördüm. Son İstanbul'a gelişinde de ziyaret edip ellerini öpme saadetine erdim, dualarını aldım.

 yılında İstanbul'a geldiğinde, Gönenli Mehmet Efendi kendisine bir ev bulmayı söylemiş, 'Bir ev bulalım, Üstadım' demiş.

"Üstad da ağabeyim Mehmet Fırıncı'yı kastederek, 'Ben söyledim Muhammed'e, o evi tedarik edecek' demiş. Böylece Üstadı bizim evde üç ay misafir ettik. Ve her seferinde yemeği götürüldüğünde, yemek tepsisine parasını bırakırdı. Güya bizde misafir kalıyordu Üstad, ama parasını da veriyordu.

"Birgün ben Üstadı görmeyi arzu ettim. Mehmet Ağabeyime söyledim. O da, 'İsmail Ağa Camiinin kapısının iç tarafında bekle' dedi. Cuma günüydü. Üstad Hazretleri geldi, İsmail Ağa Camiini geçti. İleride bir dolmuş durağı vardı. Orada bir taksiye bindi. Ben de taksiye doğru yürümüş bulundum. 'Bir selâm vereyim' dedim. Üstad da bana selâm verdi ve bir el işaretiyle 'Gel buraya' dedi.

Üstad sizi nereden tanıdı da arabaya çağırdı?

"Bana kendisi sordu. Ben de cama doğru yürümüştüm, 'Sen kimsin?' dedi.

"Mehmed'in kardeşiyim, Mehmed Fırıncı'nın.'

"Üstad tanıyamadı. Tekrar sordu. Ben yine 'Mehmed'in kardeşiyim' deyince soruyu yine tekrarladı. Yanındaki talebelerinden birisi, Abdulmuhsin olacaktı. 'Bu Muhammed'in kardeşi Üstadım' dedi.

"Üstad, Ağabeyime 'Muhammed' dermiş, 'Mehmed ' demezmiş. Ve ondan sonra Üstad, 'Gel' dedi.

"Çok kalabalık oldu Üstadım, binmeyeyim' dedim.

"Dolmuşta beş kişi vardı. Yani doluydu. Bir de ben altı olacak, sıkışacaklar diye binmek istemedim. Üstad celâlli bir şekilde, 'Gel buraya' dedi. Ve bindim. Ben elini öpünce o da benim boynuma sarıldı. Böylece gönüllerin fatihi Üstad Said Nursî bizi de gönlüne aldı, bağrına bastı.

 

"Üstad babamı bekliyormuş"

"Beyazıt Camiine gittik ve namaz kıldık. Orada talebelerden ikisi ayrıldı, biz tekrar dolmuşa bindik. Fatih-Çarşamba'ya doğru gideceğiz. Bir hayli bekledik. Cuma günü o saadde dolmuş bulmak imkânsızdı. Dolmuşta bir kişilik yer var, fakat binen kimse yoktu. Ben dedim: 'Devam etsin, bir kişilik ücreti veririz.'

"Üstad, 'Hayır olmaz!' dedi.

"Üstad böyle deyince, tabii ben bir şey diyemedim.15-20 dakika kadar bekledik. Şoför devamlı 'Çarşamba! Çarşamba!' diye bağırıyordu. Nihayet baktım, ileride merhum babam Ahmed Naci Güleç geliyor.

"Üstadın kerameti işte! Zaten uzun ve bereketli ömrü hep hârikalarla geçmişti. İşte yine bir keramet göstermişti.

"O gün Üstad ayrılacakmış. Yani ertesi sabah gidecekmiş. İşte böyle, nurlu Üstadın elini öpmüş ve nurlu simasını yakından görmüştük. Aynı dolmuşta beraber Fatih-Çarşamba'ya kadar yolculuk etmiştik. İnşaallah Hazret-i Üstad ebedî âlemde de bizleri yalnız bırakmaz, yanına alır."

Ses Yok