Nur Çeşmesi | Nurçesmesi | 10
(6-173)

Sübhanallah takdisiyle tarif eder, “Elhamdülillâh” senâlariyle sevdirir.

İşte bu fenlere kıyâsen, yüzer fünundan herbir fen, geniş mikyasiyle ve husûsi âyinesiyle ve dûrbînli gözüyle ve ibretli nazariyle bu kâinatın Hâlık-ı Zülcelâl’ini esmâsiyle bildirir; sıfâtını, kemâlâtını tanıttırır.

İşte bu muhteşem ve parlak bir bürhan-ı vahdâniyet olan mezkûr hücceti ders vermek içindir ki; Kur’ân-ı Mu’ciz-ül Beyân çok tekrar ile en ziyâde
  ve

âyetleriyle Hâlıkımızı bize tanıttırıyor, diye o mektebli gençlere dedim. Onlar dahi tamamiyle kabul edip tasdik ederek: “Hadsiz şükür olsun Rabbimize ki, tam kudsî ve ayn-ı hakîkat bir ders aldık. Allah senden razı olsun.” dediler.

Ben de dedim: İnsan binler çeşit elemler ile müteellim ve binler nevi lezzetler ile mütelezziz olacak bir zîhayat makine ve gâyet derece acziyle beraber, hadsiz maddî, ma’nevî düşmanları ve nihayetsiz fakriyle beraber hadsiz zâhirî ve bâtınî ihtiyaçları bulunan ve mütemâdiyen zevâl ve firak tokatlarını yiyen bir biçâre mahlûk iken, birden îman ve ubûdiyetle böyle bir Pâdişâh-ı Zülcelâl’e intisâb edip bütün düşmanlarına karşı bir nokta-i istinâd ve bütün hâcâtına medâr bir nokta-i istimdâd bularak, herkes mensub olduğu efendisinin şerefiyle, makamiyle iftihar ettiği gibi; o da böyle nihayetsiz Kadîr ve Rahîm bir pâdişâha îman ile intisâb etse ve ubûdiyetle hizmetine girse ve ecelin i’dam ilânını kendi hakkında terhis tezkeresine çevirse ne kadar memnun ve minnettar ve ne kadar müteşekkirane iftihar edebilir, kıyas ediniz.

Ses Yok