Nur Çeşmesi | Nurçesmesi | 9
(6-173)

Ve onu ve onun gibi ulvî yıldızları gazyağsız, odunsuz, kömürsüz yandıran ve söndürmeyen ve beraber ve çabuk gezdiren ve birbirine çarptırmayan bir nihayetsiz kudreti ve saltanatı, ışık parmaklariyle gösteren bu kâinat şehr-i muhteşemindeki dünya sarayının elektrik lâmbaları ve idareleri ne derece o misâlden daha büyük, daha mükemmeldir, o derecede −sizin okuduğunuz veya okuyacağınız fenn-i elektrik mikyasiyle− bu meşher-i a’zam-ı kâinatın Sultanını, Münevvirini, Müdebbirini, Sâniini o nurânî yıldızları şâhid göstererek tanıttırır. Tesbihatla, takdisatla sevdirir, perestiş ettirir.

Hem meselâ: Nasıl ki bir kitap bulunsa ki: Bir satırında bir kitab ince yazılmış ve herbir kelimesinde ince kalemle bir sûre-i Kur’âniye yazılmış, gâyet ma’nidar ve bütün mes’eleleri birbirini te’yid eder ve kâtibini ve müellifini fevkalâde mehâretli ve iktidarlı gösteren bir acib mecmûa, şeksiz, gündüz gibi, kâtib ve musannifini kemâlâtiyle, hünerleriyle bildirir, tanıttırır. Mâşâallah, Bârekâllah cümleleriyle takdir ettirir.

Aynen öyle de, bu kâinat kitab-ı kebiri ki, birtek sahifesi olan zemîn yüzünde ve birtek forması olan baharda, üç yüz bin ayrı ayrı kitablar hükmündeki üç yüz bin nebâtî ve hayvanî tâifeleri beraber, birbiri içinde, yanlışsız hatasız, karıştırmayarak, şaşırmayarak; mükemmel, muntazam ve ba’zan ağaç gibi bir kelimede bir kasideyi; ve çekirdek gibi bir noktada bir kitabın tamam bir fihristesini yazan bir kalem işlediğini gözümüzle gördüğümüz bu nihayetsiz ma’nidar ve her kelimesinde çok hikmetler bulunan şu mecmûa-i kâinat ve bu mücessem Kur’ân-ı Ekber-i Âlem, mezkûr misâldeki kitabdan ne derece büyük ve mükemmel ve ma’nidar ise, o derecede sizin okuduğunuz fenn-i hikmet-ül eşya ve mektebde bilfiil mübaşeret ettiğiniz fenn-i kıraat ve fenn-i kitâbet, geniş mikyaslariyle ve dûrbîn gözleriyle bu kitab-ı kâinatın nakkaşını, kâtibini hadsiz kemâlâtiyle tanıttırır. Allahu Ekber cümlesiyle bildirir,

Ses Yok