Nur Çeşmesi | Nurçesmesi | 109
(6-173)

Elbette âlem-i ekber olan kâinatta o Zât-ı Vâcibül Vücûd’un irâde-i külliyesine ve kudret-i mutlakasına hadsiz fiiller, hadsiz sadâlar, hadsiz duâlar, hadsiz işler, hiçbir cihette ona ağır gelmez, birbirine mâni olmaz. O Hâlık-ı Zülcelâl’i meşgul etmez, şaşırtmaz, bütününü birden görür, bütün sesleri birden işitir. Yakın uzak birdir. İsterse, bütününü birinin imdâdına gönderir. Herşey ile her şeyi görebilir, seslerini işitebilir ve her şey ile herşeyi bilir ve hâkezâ...

ÜÇÜNCÜ NOKTA: Hayatın pek mühim bir mâhiyeti ve ehemmiyetli bir vazifesi var. Fakat o bahis, Hayat Penceresinde ve Yirminci Mektub’un Sekizinci Kelimesinde tafsili geçtiğinden ona havale edip yalnız bunu ihtar ederiz ki:

Hayatta hissiyat sûretinde kaynayan memzuç nakışlar, pekçok esmâ ve şuunat-ı zâtiyeye işâret eder. Gâyet parlak bir sûrette Hayy-ı Kayyûm’un şuunat-ı zâtiyesine âyinedarlık eder. Şu sırrın îzahı, Allah’ı tanımayanlara ve daha tam tasdik etmeyenlere karşı zamanı olmadığından o kapıyı kapıyoruz...

* * *

Hayat, kudret-i Rabbânîye mu’cizatının en nurânîsidir, en güzelidir. Ve vahdâniyyet bürhanlarının en kuvvetlisi ve en parlağıdır. Ve tecelliyat-ı Samedaniyye âyinelerinin en câmii ve en berrakıdır. Evet, hayat, tek başiyle bir Hayy-ı Kayyûm’u bütün esmâ ve şuunatı ile bildirir. Çünkü hayat, pekçok sıfâtın memzuç bir ma’cûnu hükmünde bir ziya, bir tiryaktır. Elvan-ı seb’a, ziyada; ve muhtelif edviyeler, tiryakta nasılki mümtezicen bulunur. Öyle de: Hayat dahi, pekçok sıfâttan yapılmış bir hakîkattır. O hakîkattaki sıfatlardan bir kısmı, duygular vasıtasiyle inbisat ederek inkişaf edip ayrılırlar. Kısm-ı ekseri ise hissiyat sûretinde kendilerini ihsas ederler. Ve hayattan kaynama sûretinde kendilerini bildirirler.

Ses Yok