Nur Çeşmesi | Nurçesmesi | 112
(6-173)
Otuzuncu Lem’anın Beşinci
Nüktesi’nden Ba’zı Parçalar

“Hayat nedir? Ve mâhiyeti ve vazifesi nedir?” suâline karşı fihristevâri cevab şudur ki:

Hayat, şu kâinatın en ehemmiyetli gayesi.. hem en büyük neticesi.. hem en parlak nuru.. hem en latif mâyesi.. hem gâyet süzülmüş bir hulâsası.. hem en mükemmel meyvesi.. hem en yüksek kemâli.. hem en güzel cemâli.. hem en güzel zîneti.. hem sırr-ı vahdeti.. hem rabıta-i ittihadı.. hem kemâlâtının menşei.. hem san’at ve mâhiyetçe en harika bir zîruhu.. hem en küçük bir mahlûku bir kâinat hükmüne getiren mu’cizekâr bir hakîkatı..

Hem güya, kâinatın küçük bir zîhayatta yerleşmesine vesîle oluyor gibi koca kâinatın bir nevi fihristesini o zîhayatta göstermekle beraber, o zîhayatı ekser mevcûdâtla münâsebetdar ve küçük bir kâinat hükmüne getiren en hârika bir mu’cize-i kudrettir.

Hem en büyük bir küll kadar hayat ile küçük bir cüz’ü büyülten ve bir ferdi dahi küllî gibi bir âlem hükmüne getiren ve Rubûbiyet cihetinde kâinatı; tecezzi ve iştiraki ve inkısamı kabul etmez bir küll ve bir küllî hükmünde gösteren fevkalâde hârika bir san’at-ı İlâhîyyedir.

Hem kâinatın mâhiyetleri içinde Zât-ı Hayy-ı Kayyûm’un vücub-u vücûduna ve vahdetine ve Ehadiyetine şehâdet eden bürhanların en parlağı, en kat’isi ve en mükemmeli.. hem masnûât-ı İlâhîyye içinde en hafîsi ve en zâhiri, en kıymetdar ve en ucuzu, en nezihi ve en parlak ve en ma’nidar bir nakş-ı san’at-ı Rabbânîyedir.

Ses Yok