Nur Çeşmesi | Nurçesmesi | 115
(6-173)

Fakat zîşuurların nazar-ı zâhirîsinde görünen zâhirî çirkinlik ve fenalık ve belâ ve musîbetten gelen küsmekler ve şekvâlar Zât-ı Hayy-ı Kayyûm’a teveccüh etmemek için; hem aklın zâhirî nazarında habîs, pis görünen şeylerde, kudsî münezzeh olan kudretin bizzât ve perdesiz onlar ile mübaşereti, kudretin izzetine münafî gelmemek için, zâhirî esbâblar o kudretin tasarrufatına perde edilmişler. O esbâb ise; îcad edemiyorlar... belki, haksız olan şekvâlara ve i’tirâzlara hedef olmak ve izzet ve kudsiyet ve münezzehiyet-i kudreti muhafaza içindirler.

Yirmi İkinci Söz’ün İkinci Makamının Mukaddemesinde beyân edildiği gibi; Hazret-i Azrâil (A.S.), kabz-ı ervah vazifesi hususunda Cenâb-ı Hakk’a münâcat etmiş. Demiş: “Senin kulların benden küsecekler.” Cevaben ona denilmiş: “Senin vazifen ile vefat edenlerin ortasında hastalıklar ve musîbetler perdesini bırakacağım; vefat edenler sana değil, belki i’tirâz ve şekvâ oklarını o perdelere atacaklar.” Bu münâcatın sırrına göre; ölümün ve vefatın ehl-i îman hakkında hakîki güzel yüzünü görmeyen ve ondaki rahmetin cilvesini bilmeyenlerin küsmeleri ve i’tirâzları Zât-ı Hayy-ı Kayyûm’a gitmemek için Hazret-i Azrâil’in (A.S.) vazifesi de bir perde olduğu gibi, sâir esbâblar dahi zâhirî perdedirler.

Evet, izzet-i azamet ister ki; esbâb, perdedâr-ı dest-i kudret ola aklın nazarında.. fakat vahdet ve celâl ister ki; esbâb, ellerini çeksinler te’sir-i hakîkiden...

Fakat hayatın hem zâhirî, hem bâtınî, hem mülk, hem melekût vecihleri kirsiz, noksansız, kusursuz olduğundan; şekvâları ve i’tirâzları dâvet edecek maddeler onda bulunmadığı gibi,

Ses Yok