Nur Çeşmesi | Nurçesmesi | 160
(6-173)
Bir Zeyl

İstikbâlin Hâkim-i Mutlakı Kur’ândır.

Suâl: Gâyet müdakkik birkaç zât dediler ki: Bu feylesoflar gibi yüzer tane mütefekkir feylesofların kat’i kanaatla tasdiklerinin verdiği kuvvet ve kanaat, binler gâvur feylesofların inkârları bir zarar vermiyor mu? Bir şüphe getirmiyor mu?

Elcevab: Âyet-ül Kübrâ Risâlesi’nin başında mukaddemedeki îzaha havale edip burada kısaca cevab veriyoruz:

“Müsbet mes’elede isbat edici iki adam, menfîce inkâr yoluna sapan binlere tereccuh eder” diye bir kâide-i mukarreredir. Meselâ: Ramazanın başındaki hilâli gören iki şâhid, isbat cihetinde görmeyen ve nefyeden binler adamın inkârını hükümden iskat ettiği gibi; Karlayl ve Bismark’ın Kur’ânı ve Risâlet-i Muhammediyeyi isbat sûretinde tasdikleri, yüz bin nefyeden münkir feylesofların inkârı değil bir şüphe, belki bir vesvese vermemek gerektir. Hem meselâ bir-iki adam isbat sûretinde deseler: “Pek hârika ve semavâta yol açan bir maden dünyada var.” Yerini veya nümûnesini göstermekle kolayca da’vasını isbat ettikleri ve onu inkâr edenler bütün dünyayı aramak taramakla hiçbir yerinde bulunmadığını göstermekle ve binler müşkilâtla o menfî da’valarını ancak isbat edebilirler.

Aynen bu misâl gibi, Bismark ve Karlayl ve emsâllerinin hakâik-i Kur’âniye ve Risâlet-i Muhammediyeyi isbatları gâyet derecede kanaat verir. Ve o hakâik-i müsbeteyi nefyeden binler münkirlerin da’valarını hiçe indirir. O münkirler âlem-i gayb ve şehâdeti aramak taramakla, bin müşkilâtla o menfî da’vayı ancak isbat edebilmeleri için onların inkârları hiç bir ehl-i îmana hiçbir vesvese ve vehim vermemek lâzım gelir. Hem isbat ediciler birbirine kuvvet verdikleri için, Karlayl ve Bismark gibi gayr-ı müslimler milyonlarla ehl-i îman feylesofların isbatına dayanıp kuvvet alıyorlar. Nefyedici münkir ise birbirine kuvvet veremez.

Ses Yok