Nur Çeşmesi | Nurçesmesi | 40
(6-173)

Hem koca fezayı mahşer-i acâib yapan ve ba’zı günlerde birkaç def’a doldurup boşaltan Rubûbiyetinin haşmetine ve o geniş cevvi, yazar-değiştirir bir levha gibi ve sıkar ve onunla zemîn bahçesini sulattırır bir sünger gibi tasarruf eden kudretinin azametine ve herbir şeye şümûlüne şehâdet ettikleri gibi; umum zemîne ve bütün mahlûkata cevv perdesi altında bakan ve idare eden rahmetinin ve hâkimiyetinin hadsiz genişliklerine ve herşeye yetişmelerine delâlet eder.

Hem fezadaki hava, o kadar hakîmâne vazifelerde istihdam ve bulut ve yağmur, o kadar alîmane fâidelerde isti’mal olunur ki; herşeye ihâta eden bir ilim ve herşeye şâmil bir hikmet olmazsa, o isti’mal, o istihdam olamaz.

Ey Fa’alün Limâ Yürîd! Cevv-i fezadaki faaliyetinle her vakit bir nümûne-i haşir ve kıyamet göstermek, bir saatte yazı kışa ve kışı yaza döndürmek, bir âlem getirmek, bir âlem gayba göndermek misillû şuunatta bulunan kudretin; dünyayı âhirete çevirecek ve âhirette şuunat-ı sermediyeyi gösterecek işâretini veriyor.

Ey Kadîr-i Zülcelâl! Cevv-i fezadaki hava, bulut ve yağmur, berk ve ra’d; senin mülkünde, senin emrin ve havlin ile, senin kuvvet ve kudretinle musahhar ve vazifedardırlar. Mâhiyetçe birbirinden uzak olan bu feza mahlûkatı, gâyet sür’atli ve ânî emirlere ve çabuk ve acele kumandalara itaat ettiren âmir ve hâkimlerini takdis ederek rahmetini medh ü sena ederler.

Ey Arz ve Semavâtın Hâlık-ı Zülcelâli! Senin Kur’ân-ı Hakîminin ta’limiyle ve Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’ın dersiyle îman ettim ve bildim ki: Nasıl semavât yıldızlariyle ve cevv-i feza müştemilatiyle senin vücub-u vücûduna ve senin birliğine ve vahdetine şehâdet ediyorlar. Öyle de: Arz bütün mahlûkatiyle ve ahvâliyle senin mevcûdiyetine ve vahdetine, mevcûdâtı adedince şehâdetler ve işâretler ederler.

Evet zemînde hiçbir tahavvül ve ağaç ve hayvanlarında her senede urbasını değiştirmek gibi hiçbir tebeddül -cüz’î olsun, küllî olsun- yoktur ki, intizamiyle, senin vücûduna ve vahdetine işâret etmesin.

Ses Yok