Nur Çeşmesi | Nurçesmesi | 41
(6-173)

Hem hiçbir hayvan yoktur ki, za’fiyet ve ihtiyacının derecesine göre verilen rahîmane rızkiyle ve yaşamasına lüzumu bulunan cihâzâtın hakîmane verilmesiyle, senin varlığına ve birliğine şehâdeti olmasın. Hem her baharda gözümüz önünde îcad edilen nebâtât ve hayvânâttan hiçbir tanesi yoktur ki, san’at-ı acibesiyle ve latif zînetleriyle ve tam temeyyüzüyle ve intizamiyle ve mevzuniyetiyle seni bildirmesin. Ve zemîn yüzünü dolduran ve nebâtât ve hayvânât denilen kudretinin hârikaları ve mu’cizeleri; mahdud ve maddeleri bir ve müteşabih olan yumurta ve yumurtacıklardan ve katrelerden ve habbe ve habbeciklerden ve çekirdeklerden, yanlışsız, mükemmel, süslü, alâmet-i farikalı olarak yaratılışları, Sâni-i Hakîmlerinin vücûduna ve vahdetine ve hikmetine ve hadsiz kudretine öyle bir şehâdettir ki, ziyanın Güneşe şehâdetinden daha kuvvetli ve parlaktır.

Hem hava, su, nur, ateş, toprak gibi hiçbir unsur yoktur ki, şuursuzluklariyle beraber, şuurkârane, mükemmel vazifeleri görmesiyle, basit ve istilâ edici, intizamsız, heryere dağılmakla beraber, gâyet muntazam ve mütenevvi meyveleri ve mahsulleri hazine-i gaybdan getirmesiyle, senin birliğine ve varlığına şehâdeti bulunmasın.

Ey Fâtır-ı Kadîr! Ey Fettâh-ı Allâm! Ey Fa’al-i Hallak! Nasıl Arz, bütün sekenesiyle Hâlıkının Vâcib-ül Vücûd olduğuna şehâdet eder.. öyle de: Senin -Ey Vâhid-i Ehad, ey Hannan-ı Mennan, ey Vehhab-ı Rezzâk! vahdetine ve ehadiyetine, yüzündeki sikkesiyle ve sekenesinin yüzlerindeki sikkeleriyle ve birlik ve beraberlik ve birbiri içine girmek ve birbirine yardım etmek ve onlara bakan Rubûbiyet isimlerinin ve fiillerinin bir olmak cihetinde, bedahet derecesinde senin vahdetine ve ehadiyetine şehâdet, belki mevcûdât adedince şehâdetler eder.

Ses Yok