Nur Çeşmesi | Nurçesmesi | 76
(6-173)


Şu âyet-i kerîme, istifham-ı inkârî ile “Cenâb-ı Hak hakkında şekk olmaz ve olmamalı” demekle; vücûd ve vahdâniyet-i İlâhîyye, bedâhet derecesinde olduğunu gösteriyor.

Şu sırrı îzahtan evvel bir ihtar:

Bin üç yüz otuz sekizde Ankara’ya gittim. İslâm ordusunun Yunan’a galebesinden neş’e alan ehl-i îmanın kuvvetli efkârı içinde, gâyet müdhiş bir zındıka fikri, içine girmek ve bozmak ve zehirlendirmek için dessâsâne çalıştığını gördüm. Eyvah; dedim, bu ejderha îmanın, erkânına ilişecek!

O vakit, şu âyet-i kerîme bedâhet derecesinde vücûd ve vahdâniyeti ifham ettiği cihetle ondan istimdâd edip, o zındıkanın başını dağıtacak derecede Kur’ân-ı Hakîm’den alınan kuvvetli bir bürhanı, Arabî risâlesinde yazdım. Ankara’da, “Yeni Gün” Matbaası’nda tab’ettirmiştim. Fakat maatteessüf Arabî bilen az ve ehemmiyetle bakanlar da nâdir olmakla beraber, gâyet muhtasar ve mücmel bir sûrette o kuvvetli bürhan te’sirini göstermedi. Maatteessüf, o dinsizlik fikri hem inkişaf etti, hem kuvvet buldu. Bilmecbûriye, o bürhanı Türkçe olarak bir derece beyân edeceğim. O bürhanın ba’zı parçaları, ba’zı risâlelerde tam îzah edildiğinden; burada icmâlen yazılacaktır. Sâir risâlelerde inkısam etmiş olan müteaddit bürhanlar, bu bürhanda kısmen ittihad ediyor; herbiri bunun bir cüz’ü hükmüne geçiyor.

Ses Yok