Ey insan! Bil ki, insanların ağzından çıkan ve dinsizliği işmam eden dehşetli kelimeler var. Ehl-i îman, bilmeyerek isti’mal ediyorlar. Mühimlerinden üç tanesini beyân edeceğiz:
Birincisi: “Evcedethü-l Esbâb” Yâni: “Esbâb bu şey’i îcad ediyor.”
İkincisi: “Teşekkele Binefsihi” Yâni: “Kendi kendine teşekkül ediyor, oluyor, bitiyor.”
Üçüncüsü: “İktezathü-t Tabiat” Yâni: “Tabiî’dir, tabiat iktiza edip îcad ediyor.”
Evet, mâdem mevcûdât var ve inkâr edilmez. Hem her mevcûd san’atlı ve hikmetli vücûda geliyor. Hem, mâdem kadîm değil, yeniden oluyor. Herhalde ey mülhid! Bu mevcûdu, meselâ bu hayvanı, ya diyeceksin ki, esbâb-ı âlem onu îcad ediyor; yâni esbâbın içtimaında o mevcûd vücûd buluyor.. veyahud o kendi kendine teşekkül ediyor.. veyahud tabiat muktezası olarak, tabiatın te’siriyle vücûda geliyor.. veyahud bir Kadîr-i Zülcelâl’in kudretiyle îcad edilir.
Mâdem aklen bu dört yoldan başka yol yoktur, evvelki üç yol muhâl, battal, mümteni’, gayr-ı kâbil oldukları kat’i isbat edilse; bizzarure ve bilbedahe dördüncü yol olan tarîk-i vahdâniyet, şeksiz şüphesiz sâbit olur.
AMMA BİRİNCİ YOL Kİ: Esbâb-ı âlemin içtimaiyle teşkil-i eşya ve vücûd-u mahlûkattır. Pek çok muhalâtından yalnız üç tanesini zikrediyoruz.
BİRİNCİSİ: Bir eczahânede, gâyet muhtelif maddelerle dolu, yüzer kavanoz şişeler bulunuyor. O edviyelerden, zîhayat bir ma’cûn istenildi. Hem hayatdar hârika bir tiryak onlardan yapılmak îcab etti. Geldik, o eczahânede, o zîhayat ma’cûnun ve hayatdar tiryakın çoklukla efradını gördük.