Asa-yı Musa | Onbirinci Mesele | 79
(76-96)

İlmihalden îman dersini alan bir ma’sûm çocuğun, yanında ağlayan ve ma’sûm bir kardeşinin vefatı için vâveylâ eden diğer bir çocuğa: “Ağlama, şükreyle.. senin kardeşin meleklerle beraber Cennet’e gitti; orada gezer, bizden daha iyi keyfedecek, melekler gibi uçacak, heryeri seyredebilir.” deyip, feryâd edenin ağlamasını tebessüme ve sevince çevirmesidir.

Ben de aynen bu ağlayan çocuk gibi, bu hazîn kışta ve elîm bir vaziyetimde gâyet elîm iki vefat haberini aldım. Biri, hem âlî mekteblerde birinciliği kazanan, hem Risâle-i Nur’un hakîkatlarını neşreden, birâderzâdem merhum Fuad. İkincisi, hacca gidip sekerât içinde tavaf ederken, tavaf içinde vefat eden Âlime Hanım nâmındaki merhume hemşirem.

Bu iki akrabamın ölümleri, “İhtiyar Risâlesi”nde yazılan merhum Abdurrahman’ın vefatı gibi beni ağlatırken, îmanın nuruyla o ma’sûm Fuad, o sâliha Hanım; insanlar yerinde meleklere, hurilere arkadaş olduklarını ve bu dünyanın tehlike ve günahlarından kurtulduklarını ma’nen, kalben gördüm. O şiddetli hüzün yerinde büyük bir sevinç hissedip hem onları, hem Fuad’ın pederi kardeşim Abdülmecid’i, hem kendimi tebrik ederek Erhamürrâhimîn’e şükrettim. (Bu iki merhumeye rahmet duâsı niyetiyle buraya yazıldı kaydedildi.)

Risâle-i Nur’daki bütün mîzanlar ve müvâzeneler, îmanın saadet-i dünyeviyeye ve uhreviyeye medâr meyvelerini beyân ederler. Ve o küllî ve büyük meyveler, bu dünyada gösterdikleri saadet-i hayatiye ve lezzet-i ömür cihetiyle her mü’minin îmanı ona bir saadet-i ebediyeyi kazandıracak; belki sünbül verecek ve o sûrette inkişaf edecek diye haber verirler. Ve o küllî ve pek çok meyvelerinden beş meyvesi, Meyve-i Mi’rac olarak Otuz Birinci Söz’ün âhirinde ve beş meyvesi Yirmi Dördüncü Söz’ün Beşinci Dal’ında nümûne olarak yazılmış.

Erkân-ı îmaniyenin herbirinin ayrı ayrı pek çok belki hadsiz meyveleri olduğu gibi, mecmuunun birden çok meyvelerinden bir meyvesi, koca Cennet ve biri de saadet-i ebediye ve biri de (belki en tatlısı da) Rü’yet-i İlâhîyyedir diye, başta demiştik. Ve Otuz İkinci Söz’ün âhirindeki müvâzenede, îmanın saadet-i dâreyne medâr bir kısım semereleri güzel îzah edilmiş. “Îman-ı bil’kader” rüknünün kıymetdar meyveleri bu dünyada bulunduğuna birdelil

Səs yoxdur