Asa-yı Musa | Üçüncü Hücceti İmaniye | 164
(156-176)

İşte, Tabiiyyunların fikr-i küfrîleri, ne derece dâire-i akıldan hariç saptığını kıyas et. Ve tabiatı mûcid zanneden insan sûretindeki ahmak sarhoşlar “mütefennin ve akıllıyız” diye da’va ettikleri akıl ve fenden ne kadar uzak düştüklerini ve mümteni’ ve hiçbir cihetle mümkün olmayan bir hurafeyi kendilerine meslek ittihaz ettiklerini gör, gül ve tükür!..

Eğer desen: Mevcûdât, tabiata isnad edilse böyle acib muhâller olur, imtina’ derecesinde müşkilât olur; acaba Zât-ı Ehad ve Samed’e verildiği vakit, o müşkilât nasıl kalkıyor? Ve o suubetli imtina, o suhûletli vücuba nasıl inkılâb eder?

Elcevab: Birinci muhâlde nasılki Güneşin cilve-i in’ikası, kemâl-i suhûletle, külfetsiz en küçük zerrecik câmidden tut, tâ en büyük bir denizin yüzüne kadar feyzini ve te’sirini misâlî Güneşçiklerle gâyet kolaylıkla gösterdikleri halde, eğer Güneşten nisbeti kesilse; o vakit herbir zerrecikte, tabiî ve bizzat bir Güneşin hâricî vücûdu imtina derecesinde bir suûbetle olabilmesi, kabul edilmek lâzım gelir. Öyle de; herbir mevcûd, doğrudan doğruya Zât-ı Ehad ve Samed’e verilse; vücub derecesinde bir suhûlet, bir kolaylık ile ve bir intisâb ve cilve ile, herbir mevcûda lâzım olan herbir şey’i, ona yetiştirilebilir. Eğer o intisâb kesilse ve o me’muriyet başıbozukluğa dönse ve herbir mevcûd kendi başına ve tabiata bırakılsa, o vakit imtina’ derecesinde yüz bin müşkilât ve suûbetle sinek gibi bir zîhayatın, kâinatın küçük bir fihristesi olan gâyet hârika makine-i vücûdunu îcad eden, içindeki kör tabiatın, kâinatı halk ve idare edecek bir kudret ve hikmet sâhibi olduğunu farzetmek lâzım gelir. Bu ise bir muhâl değil, belki binler muhâldir.

Elhâsıl: Nasılki Zât-ı Vâcibü’l-Vücûd’un şerîk ve naziri mümteni’ ve muhâldir. Öyle de: Rubûbiyyetinde ve îcad-ı eşyada başkalarının müdâhalesi, şerik-i zâtî gibi mümteni’ ve muhâldir.

Amma ikinci muhâldeki müşkilât ise müteaddit risâlelerde isbat edildiği gibi: Eğer bütün eşya Vâhid-i Ehad’e verilse; bütün eşya, bir tek şey gibi suhûletli ve kolay olur. Eğer esbâba ve tabiata verilse, bir tek şey, umum eşya kadar müşkilâtlı olduğu, müteaddit ve kat’i bürhanlarla isbat edilmiş. Bir bürhanın hülâsası şudur ki: Nasılki bir adam, bir pâdişâha askerlik veya me’muriyet cihetiyle intisâb etse, o me’mur ve o asker o intisâb kuvvetiyle, yüz bin def’a kuvvet-i şahsiyesinden fazla işlere medâr olabilir. Ve pâdişâhı nâmına ba’zan bir şahı esir eder. Çünkü gördüğü işlerin ve yaptığı eserlerin cihâzâtını ve kuvvetini kendi taşımıyor ve taşımaya mecbûr olmuyor.

Səs yoxdur