Sözler | Onuncu Söz | 119
(48-119)

Dünyanın vücûdu kadar, bilbedâhe âhiretin vücûdunu kabûl etmeyi istilzam ederler. (Hâşiye) Mâdem Kur’an-ı Hakîmin bize verdiği en mühim bir ders; îman-ı bil-âhirettir ve o îman da bu derece kuvvetlidir ve o îmanda öyle bir rica ve bir teselli var ki: Yüz bin ihtiyarlık bir tek şahsa gelse, bu îmandan gelen teselli, mukabil gelebilir. Biz ihtiyarlar



deyip ihtiyarlığımıza sevinmeliyiz.


* * *

Hâşiye: Evet, sübûti bir emri, ihbar etmenin kolaylığı ve inkâr ve nefyetmenin gayet müşkil olduğu, bu temsilden görünür. Şöyle ki; biri dese: “Meyveleri süt konserveleri olan gayet harika bir bahçe, Küre-i Arz üzerinde vardır.” Diğeri dese: “Yoktur.” İsbat eden, yalnız onun yerini veyahut bâzı meyvelerini göstermekle kolayca dâvasını isbat eder, İnkâr eden adam, nefyini isbat etmek için bütün Küre-i Arzı görmek ve göstermekle davâsını isbat edebilir. Aynen öyle de, Cenneti ihbar edenler yüz binler tereşşuhatını, meyvelerini, âsarını gösterdiklerinden kat-ı nazar, iki şâhid-i sâdıkın sübûtuna şehadetleri kâfi gelirken onu inkâr eden hadsiz bir kâinatı, hadsiz ebedi zamanı temaşa etmek ve görmek ve eledikten sonra inkârını isbat edebilir; ademini gösterebilir. İşte ey ihtiyar kardeşler, İman-ı Âhiretin ne kadar kuvvetli olduğunu anlayınız...

Said Nursi

Səs yoxdur