Sözler | Onuncu Söz | 62
(48-119)

Hem mümkün olur mu ki; bu kâinatı bütün esmâsının kemâlâtını ifade eden masnuatla tezyin ederek seyir için garip ve ince san’atlarla süslenilmiş bir saraya benzetsin de, rehber bir muallim tâyin etmesin?

Hem hiç mümkün olur mu ki; bu kâinatın sahibi, şu kâinatın tahavvülâtındaki maksad ve gaye ne olacağını, müş’ir-i tılsım-ı muğlâkını, hem mevcûdâtın “Nereden? Nereye? Necisin?” üç suâl-i müşkilin muammasını bir elçi vasıtasıyla açtırmasın!

Hem hiç mümkün olur mu ki; bu güzel masnuât ile kendini zîşuura tanıttıran ve kıymetli ni’metler ile kendini sevdiren Sâni’-i Zülcelâl; onun mukabilinde zîşuurdan marziyyatı ve arzuları ne olduğunu bir elçi vasıtasıyla bildirmesin!

Hem hiç mümkün olur mu ki; nev-i insânı, şuurca kesrete mübtelâ, istidadça ubûdiyyet-i külliyyeye müheyya sûretinde yaratıp, muallim bir rehber vasıtasıyla onları kesretten vahdete yüzlerini çevirmek istemesin!

Daha bunlar gibi çok vezaif-i Nübüvvet var ki, herbiri bir bürhân-ı kat’îdir ki: Ulûhiyyet, Risâletsiz olamaz...

Şimdi acaba âlemde Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâm’dan (beyân olunan evsaf ve vezaife) daha ehil ve daha câmi’ kim zuhur etmiş? Ve rütbe-i Risâlete ve vazife-i tebliğe O’ndan daha elyak, daha evfak hiç zaman göstermiş midir? Hâyır, aslâ ve kat’â!.. Belki O, bütün Resullerin seyyididir, bütün Enbiyanın imamıdır, bütün Asfiyanın serveridir, bütün mukarrebînin akrebidir, bütün mahlûkatın ekmelidir, bütün mürşidlerin sultanıdır. Evet ehl-i tahkikatın ittifakıyla, Şakk-ı Kamer ve parmaklarından su akması gibi, bine bâliğ mu’cizâtından had ve hesaba gelmez delâil-i Nübüvvetinden başka, Kur’an-ı Azîmüşşan gibi bir bahr-ı hakaik ve kırk vecihle mu’cize olan mu’cize-i kübrâ, Güneş gibi Risâletini göstermeğe kâfidir. Başka risâlelerde ve bilhassa Yirmibeşinci Söz’de Kur’anın kırka karîb vücûh-u i’câzından bahsettiğimizden burada kısa kesiyoruz.

ÜÇÜNCÜ İŞARET: Hatıra gelmesin ki; bu küçücük insânın ne ehemmiyeti var ki, bu azîm dünya onun muhasebe-i a’mâli için kapansın, başka bir daire açılsın? Çünki; Bu küçücük insân, câmiiyyet-i fıtrat itibariyle şu mevcûdat içinde bir ustabaşı ve bir dellâl-ı saltanat-ı İlâhiyye ve bir ubudiyyet-i külliyyeye mazhar olduğundan büyük ehemmiyeti vardır.

Səs yoxdur