Sözler | OnÜçüncü Söz | 152
(137-162)

Ey hapis arkadaşlarım ve din kardeşlerim!

Size; hem dünya azabından, hem âhiret azabından kurtaracak bir hakîkatı beyân etmek, kalbime ihtar edildi. O da şudur:

Meselâ: Birisi birinin kardeşini veya bir akrabasını öldürmüş. Bir dakika intikam lezzetiyle bir katl, milyonlar dakika hem kalbî sıkıntı, hem hapis azabını çektirir. Ve maktulün akrabası dahi intikam endişesiyle ve karşısında düşmanını düşünmesiyle, hayatının lezzetini ve ömrünün zevkini kaçırır. Hem korku, hem hiddet azabını çekiyor. Bunun tek bir çaresi var: O da Kur’anın emrettiği ve hak ve hakîkat ve maslahat ve insânîyyet ve İslâmiyet iktiza ve teşvik ettikleri olan, barışmak ve musalâha etmektir.

Evet, hakîkat ve maslahat sulhtur. Çünki: Ecel birdir, değişmez. O maktul, herhalde ecel geldiğinden daha ziyâde kalmayacaktı. O katil ise, o kaza-i İlâhiyyeye vasıta olmuş. Eğer barışmak olmazsa, iki taraf da daima korku ve intikam azabını çekerler. Onun içindir ki, “Üç günden fazla bir mü’min diğer bir mü’mine küsmemek” İslâmiyet emrediyor. Eğer o katl, bir adavetten ve bir kinli garazdan gelmemişse ve bir münafık o fitneye vesile olmuş ise; çabuk barışmak elzemdir. Yoksa, o cüz’î musibet büyük olur, devam eder. Eğer barışsalar ve öldüren tövbe etse ve maktule her vakit dua etse, o halde her iki taraf çok kazanırlar ve kardeş gibi olurlar.

Bir gitmiş kardeşe bedel, birkaç dindar kardeşleri kazanır. Kazâ ve kader-i İlâhîye teslim olup düşmanını afveder ve bilhassa mâdem Risâle-i Nur dersini dinlemişler, elbette mabeynlerinde bulunan bütün küsmekleri bırakmağa hem maslahat ve istirahat-ı şahsiyye ve umumiyye, hem Nur dairesindeki uhuvvet iktiza ediyor.

Səs yoxdur