Sözler | OnÜçüncü Söz | 149
(137-162)

Evet bir genç, hapiste yirmi dört saat her günkü ömründen tek bir saatini beş farz namazına sarfetse ve ekser günahlardan hapis mâni olduğu gibi o musibete sebebiyet veren hatâdan dahi tövbe edip sâir zararlı, elemli günahlardan çekilse hem hayatına, hem istikbaline, hem vatanına, hem milletine, hem akrabasına büyük bir faidesi olması gibi o on-on beş senelik fâni gençlikle ebedî parlak bir gençliği kazanacağını, başta Kur’an-ı Mu’ciz-ül Beyân, bütün Kütüb ve Suhuf-u Semâviyye kat’î haber verip müjde ediyorlar.

Evet, o şirin, güzel gençlik ni’metine istikametle, tâatle şükretse; hem ziyâdeleşir, hem bâkileşir, hem lezzetlenir. Yoksa hem belalı olur, hem elemli, gamlı, kâbuslu olur, gider. Hem akrabasına, hem vatanına, hem milletine muzır bir serseri hükmüne geçirmeğe sebebiyet verir.

Eğer mahpus, zulmen mahkûm olmuş ise, farz namazını kılmak şartıyla, herbir saati, bir gün ibâdet olduğu gibi, o hapis onun hakkında bir çilehane-i uzlet olup eski zamanda mağaralara girerek ibâdet eden münzevî sâlihlerden sayılabilirler.

Eğer fakir ve ihtiyar ve hasta ve îman hakîkatlarına müştak ise; farzını yapmak ve tövbe etmek şartıyla herbir saatleri yirmişer saat ibâdet olup hapis ona bir istirahathane ve merhametkârâne ona bakan dostlar için bir muhabbethane, bir terbiyehane, bir dershane hükmüne geçer. O hapiste durmakla hariçdeki müşevveş, her taraftaki günahların hücumuna mâruz serbestiyetten daha ziyâde hoşlanabilir. Hapisten tam terbiye alır. Çıktığı zaman bir katil, bir müntakim olarak değil, belki tövbekâr, tecrübeli, terbiyeli, millete menfaatli bir adam çıkar. Hattâ Denizli hapsindeki zâtların az zamanda Nurlardan fevkalâde hüsn-ü ahlâk dersini alanlarını gören bâzı alâkadar zâtlar demişler ki: “Terbiye için onbeş sene hapse atmaktan ise, onbeş hafta Risâle-i Nur dersini alsalar, daha ziyâde onları ıslah eder”.

Mâdem ölüm ölmüyor ve ecel gizlidir, her vakit gelebilir ve mâdem kabir kapanmıyor; kafile kafile arkasında gelenler oraya girip kayboluyorlar ve mâdem ölüm, ehl-i îman hakkında idam-ı ebedîden terhis tezkeresine çevrildiği, hakîkat-ı Kur’aniyye ile gösterilmiş ve ehl-i dalâlet ve sefahet hakkında göz ile göründüğü gibi bir idam-ı ebedîdir; bütün mahbubatından ve mevcûdâttan bir firak-ı lâyezâlîdir. Elbette ve elbette hiç şüphe kalmaz ki; en bahtiyar odur ki; sabır içinde şükretmek ve hapis müddetinden tam istifâde ederek Nurların dersini alarak, istikamet dairesinde îmanına ve Kur’ana hizmete çalışmaktır.

Səs yoxdur