Sözler | OnÜçüncü Söz | 157
(137-162)

Öyle de, bir senede yirmidört bin senelik bir dairede muntâzaman seyahat eden ve yüzbinler ve ayrı ayrı erzak isteyen tâifeleri içine alan ve seyahatiyle mevsimlere uğrayıp, baharı bir büyük vagon gibi, binler ayrı ayrı taamlarla doldurarak, kışta erzakı tükenen bîçare zîhayatlara getiren ve küre-i arz denilen bu Rahmânî iaşe anbarı ve bir sefine-i Sübhaniyye ve binbir çeşit cihazâtı ve malları ve konserve paketleri taşıyan bu depo ve dükkân-ı Rabbanî, ne derece o fabrikadan büyük ve mükemmel ise; -okuduğunuz ve okuyacağınız fenn-i iaşe mikyasıyla- o kat’iyette ve o derecede küre-i arz deposunun sahibini, mutasarrıfını, müdebbirini, bildirir, tanıttırır, sevdirir.

Hem nasılki; dörtyüz bin millet içinde bulunan ve her milletin istediği erzakı ayrı ve istimal ettiği silâhı ayrı ve giydiği elbisesi ayrı ve tâlimatı ayrı ve terhisatı ayrı olan bir ordunun mu’cizekâr bir kumandanı, tek başıyla bütün o ayrı ayrı milletlerin ayrı ayrı erzaklarını ve çeşit çeşit eslihalarını ve elbiselerini ve cihazâtlarını, hiçbirini unutmayarak ve şaşırmayarak verdiği o acib ordu ve ordugâh, şüphesiz bedâhetle o hârika kumandanı gösterir, takdirkârane sevdirir. Aynen öyle de; zemin yüzünün ordugâhında ve her baharda yeniden silâh altına alınmış bir yeni orduyu Sübhanîde, nebâtat ve hayvanat milletlerinden dörtyüz bin nev’in çeşit çeşit elbise, erzak, esliha, tâlim, terhisleri gayet mükemmel ve muntâzam ve hiç birini unutmayarak ve şaşırmayarak bir tek kumandan-ı âzam tarafından verilen küre-i arzın bahar ordugâhı, ne derece mezkûr insân ordu ve ordugâhından büyük ve mükemmel ise, -sizin okuyacağınız fenn-i askerî mikyasıyla- dikkatli ve aklı başında olanlara o derece küre-i arzın Hâkimini ve Rabbini ve Müdebbirini ve Kumandan-ı Akdes’ini hayretler ve takdislerle bildirir ve tahmid ve tesbihle sevdirir.

Hem nasılki; bir hârika şehirde milyonlar elektrik lâmbaları hareket ederek her yeri gezerler, yanmak maddeleri tükenmiyor bir tarzdaki elektrik lâmbaları ve fabrikası, şeksiz, bedâhetle elektriği idare eden ve seyyar lâmbaları yapan ve fabrikayı kuran ve iştial maddelerini getiren bir mu’cizekâr ustayı ve fevkalâde kudretli bir elektrikçiyi hayretler ve tebriklerle tanıttırır, yaşasınlar ile sevdirir. Aynen öyle de; bu âlem şehrinde dünya sarayının damındaki yıldız lâmbaları, bir kısmı -kozmoğrafyanın dediğine bakılsa- küre-i arzdan bin defa büyük ve top güllesinden yetmiş defa sür’atli hareket ettikleri halde, intizâmını bozmuyor, birbirine çarpmıyor, sönmüyor, yanmak maddeleri tükenmiyor.

Səs yoxdur