Sözler | OnYedinci Söz | 215
(202-229)

Bir matlub ki, gurubda gaybûbet etmeye mahkûmdur; kalbin alâkasına, fikrin merakına değmiyor. Âmâle merci olamıyor. Arkasında gam ve kederle teessüf etmeye lâyık değildir. Nerede kaldı ki kalb ona perestiş etsin ve ona bağlansın kalsın.



Bir maksud ki, fenada mahvoluyor; o maksudu istemem. Çünki, fâniyim, fâni olanı istemem; neyleyeyim?..



Bir Mâbud ki, zevalde defnoluyor; onu çağırmam, ona iltica etmem. Çünki nihayetsiz muhtacım ve âcizim. Âciz olan, benim pek büyük derdlerime deva bulamaz. Ebedî yaralarıma merhem süremez. Zevalden kendini kurtaramayan nasıl mâbud olur?



Evet zâhire mübtelâ olan akıl, şu keşmekeş kâinatta perestiş ettiği şeylerin zevalini görmek ile me’yûsâne feryad eder ve bâki bir mahbubu arayan ruh dahi feryâdını ilân ediyor.



İstemem, arzu etmem, takat getirmem müfakarati...


Derakab zeval ile acılanan mülâkatlar, keder ve meraka değmez. İştiyaka hiç lâyık değildir. Çünki: Zeval-i lezzet, elem olduğu gibi; zeval-i lezzetin tasavvuru dahi bir elemdir. Bütün mecâzî âşıkların divanları, yâni aşknameleri olan manzum kitabları, şu tasavvur-u zevalden gelen elemden birer feryaddır. Herbirinin, bütün divan-ı eş’ârının ruhunu eğer sıksan, elemkârane birer feryad damlar.


Səs yoxdur