Sözler | OnYedinci Söz | 216
(202-229)

İşte o zeval-âlûd mülâkatlar, o elemli mecâzî muhabbetler derdinden ve belâsındandır ki, kalbim İbrahimvari ağlamasıyla ağlıyor ve bağırıyor.



Eğer şu fâni dünyada beka istiyorsan; beka, fenadan çıkıyor. Nefs-i emmâre cihetiyle fena bul ki, bâki olasın.



Dünyaperestlik esasâtı olan ahlâk-ı seyyieden tecerrüd et. Fâni ol! Daire-i mülkünde ve malındaki eşyayı, Mahbub-u Hakikî yolunda fedâ et. Mevcûdatın adem-nümâ akibetlerini gör. Çünki: Şu dünyadan bekaya giden yol, fenadan gidiyor.



Esbab içine dalan fikr-i insânî, şu zelzele-i zeval-i dünyadan hayrette kalıp, me’yûsâne fîzar ediyor. Vücûd-u hakikî isteyen vicdan, İbrahimvari enîniyle mahbûbat-ı mecaziyyeden ve mevcûdât-ı zâileden kat-ı alâka edip, Mevcûd-u Hakikî’ye ve Mahbub-u Sermedi’ye bağlanıyor.


Ey nâdan nefsim! Bil ki: Çendan dünya ve mevcûdât fânidir. Fakat her fâni şeyde, bâkiye îsal eden iki yol bulabilirsin ve can ve canan olan Mahbub-u Lâyezal’in tecelli-i Cemâlinden iki lem’ayı, iki sırrı görebilirsin. An şart ki: Sûret-i fâniyyeden ve kendinden geçebilirsen...


Səs yoxdur