Sözler | YirmiDördüncü Söz | 346
(332-364)

-ev kema kal- meâl-i şerifi: Dünyanın Cenâb-ı Hakk’ın yanında bir sinek kanadı kadar kıymeti olsa idi, kâfirler bir yudum suyu ondan içmeyecek idiler. Hakîkatı şudur ki:



tâbiri, âlem-i bekadan demektir. Evet âlem-i bekadan bir sinek kanadı kadar bir nur mâdem ebedîdir, yeryüzünü dolduracak muvakkat bir nurdan daha çoktur. Demek koca dünyayı bir sinek kanadıyla müvazene değil, belki herkesin kısacık ömrüne yerleşen hususî dünyasını âlem-i bekadan bir sinek kanadı kadar daimî bir feyz-i İlâhîye ve bir ihsan-ı İlâhîye müvazeneye gelmediği demektir. Hem dünyanın iki yüzü var; belki üç yüzü var. Biri, Cenâb-ı Hakk’ın esmâsının âyineleridir. Diğeri, âhirete bakar; âhiret tarlasıdır. Diğeri, fenâya, ademe bakar. Bildiğimiz, marzî-yi İlâhî olmayan ehl-i dalâletin dünyasıdır. Demek Esmâ-i Hüsnânın âyineleri ve mektûbât-ı Samedâniyye ve âhiretin mezraası olan koca dünya değil; belki âhirete zıd ve bütün hatîâtın menşeî ve beliyyâtın menbaı olan dünyaperestlerin dünyasının âlem-i âhirette ehl-i îmanâ verilen sermedî bir zerresine değmediğine işarettir. İşte en doğru ve ciddî şu hakîkat nerede ve insafsız ehl-i ilhadın fehmettikleri mânâ nerede... O insafsız ehl-i ilhadın en mübalağa, en mücazefe zannettikleri mânâ nerede!

Hem meselâ: İnsafsız ehl-i ilhadın mübalağa zannettikleri hattâ muhal bir mübalağâ ve mücâzefe tevehhüm ettikleri biri de, amellerin sevabına dair ve bâzı sûrelerin faziletleri hakkında gelen rivâyetlerdir. Meselâ: Fatiha’nın Kur’an kadar sevabı vardır. “Sûre-i İhlas, sülüs-ü Kur’an” “Sûre-i İza Zülziletil-ardu, rubu” “Sûre-i Kul ya eyyühel-kâfirûn, rubu” “Sûre-i Yâsin, on defa Kur’an kadar” olduğuna rivayet vardır.

İşte insafsız ve dikkatsiz insânlar demişler ki: “Şu muhaldir. Çünki Kur’an içinde Yâsin ve öteki faziletli olanlar da vardır. Onun için mânâsız olur?”

Elcevab: Hakîkatı şudur ki: Kur’an-ı Hakîm’in herbir harfinin bir sevabı var, bir hasenedir. Fazl-ı İlâhîden o harflerin sevabı sünbüllenir, bâzan on tane verir, bâzan yetmiş, bâzan yediyüz (Âyet-ül Kürsî harfleri gibi), bâzan binbeşyüz (Sûre-i İhlas’ın harfleri gibi), bâzan onbin (Leyle-i Berat’ta okunan âyetler ve makbûl vakitlere tesadüf edenler gibi) ve bâzan otuzbin (meselâ haşhaş tohumunun kesreti misillü, Leyle-i Kadîr’de okunan âyetler gibi). Ve o gece bin aya mukabil işaretiyle, bir harfinin o gecede otuzbin sevabı olur anlaşılır. İşte Kur’an-ı Hakîm, tezâuf-u sevabıyla beraber elbette müvazeneye gelmez ve gelemiyor. Belki asıl sevab ile bâzı sûrelerle müvazeneye gelebilir.

Səs yoxdur