Sözler | YirmiBeşinci Söz | 398
(365-462)

Evet, bu dünyayı san’atlarıyla zînetlendiren bir san’atkârın, san’atını istihsan eden insânla konuşmaması muhaldir. Mâdem ki, yapar ve bilir; elbette konuşur. Mâdem konuşur, elbette konuşmasına yakışan Kur’andır. Bir çiçeğin tanziminden lâkayd kalmayan bir Mâlik-ül Mülk, bütün mülkünü velveleye veren bir kelâma karşı nasıl lâkayd kalır! Hiç başkasına mal edip hiçe indirir mi?

Beşinci Lem’a: Kur’anın üslûb ve îcazındaki câmiiyyet-i hârikadır. Bunda Beş Işık var.

Birinci Işık: Üslûb-u Kur’anın o kadar acib bir cem’iyyeti var ki, birtek sûre, kâinatı içine alan bahr-i muhit-i Kur’anîyi içine alır. Birtek âyet, o sûrenin hazinesini içine alır. Âyetlerin çoğu, herbirisi birer küçük sûre, sûrelerin çoğu, herbirisi birer küçük Kur’andır. İşte şu, i’câzkârane îcazdan büyük bir lütf-u irşaddır ve güzel bir teshildir. Çünki; herkes, her vakit Kur’ana muhtaç olduğu halde, ya gabavetinden veya başka esbaba binaen her vakit bütün Kur’anı okumayan veyahut okumaya vakit ve fırsat bulamayan adamlar, Kur’andan mahrum kalmamak için, herbir sûre, birer küçük Kur’an hükmüne, hattâ herbir uzun âyet, birer kısa sûre makamına geçer. Hattâ Kur’an Fatiha’da, Fatiha dahi Besmele’de münderic olduğuna ehl-i keşif müttefiktirler. Şu hakîkata bürhân ise, ehl-i tahkikin icmâıdır.

İkinci Işık: Âyât-ı Kur’aniyye, emir ve nehy, va’d ve vaîd, tergib ve terhib, zecr ve irşad, kasas ve emsal, ahkâm ve maarif-i İlâhiyye ve ulûm-u kevniyye ve kavanin ve şerait-i hayat-ı şahsiyye ve hayat-ı içtimaiyye ve hayat-ı kalbiyye ve hayat-ı mânevîyye ve hayat-ı uhreviyye gibi umum tabakat-ı kelâmiyye ve maarif-i hakikiye ve hâcât-ı beşeriyyeye delalatıyla, işaratıyla câmi’ olmakla beraber,


yâni, “İstediğin herşey için Kur’andan her ne istersen al” ifade ettiği mânâ, o derece doğruluğuyla makbûl olmuş ki, ehl-i hakîkat mabeyninde durub-u emsal sırasına geçmiştir. Âyât-ı Kur’aniyyede öyle bir câmiiyet var ki, her derde deva, her hacete gıda olabilir. Evet, öyle olmak lâzım gelir. Çünki; daima terakkiyatta kat’-ı merâtib eden bütün tabakat-ı ehl-i kemâlin rehber-i mutlakı elbette şu hâsiyete mâlik olması elzemdir.

Üçüncü Işık: Kur’anın i’câzkârane îcazıdır. Kâh olur ki, uzun bir silsilenin iki tarafını öyle bir tarzda zikreder ki, güzelce silsileyi gösterir.

Səs yoxdur