Sözler | Otuzİkinci Söz | 635
(590-652)

İşte ehl-i dalaletin saadet-i hayatiyye ve tekemmülât-ı insânîyye ve mehâsin-i medeniyyet ve lezzet-i hürriyet dedikleri şeylerin iç yüzleri ve mâhiyetleri budur. Sefahet ve sarhoşluk bir perdedir, muvakkaten hissettirmez. “Tuh onların aklına!” de...

Amma Kur’anın cadde-i nuranîyyesi ise: Bütün ehl-i dalaletin çektiği yaraları, hakaik-i îmâniyye ile tedâvi eder. Bütün evvelki yoldaki zulümatı dağıtır. Bütün dalâlet ve helâket kapılarını kapatır. Şöyle ki:

İnsânın za’f ve aczini ve fakr ve ihtiyâcını, bir Kadîr-i Rahîm’e tevekkül ile tedâvi eder. Hayat ve vücûdun yükünü, O’nun kudretine, rahmetine teslim edip; kendine yüklemeyip, belki kendisi o hayatına ve nefsine biner hükmünde bir rahat makam bulur. Kendisinin “nâtık bir hayvan” değil, belki hakikî bir insân ve makbûl bir misafir-i Rahmân olduğunu bildirir. Dünyayı, bir misafirhane-i Rahmân olduğunu göstermekle ve dünyadaki mevcûdât ise, Esmâ-i İlâhiyyenin âyineleri olduklarını ve masnuatı ise, her vakit tazelenen mektûbât-ı Samedâniyye olduklarını bildirmekle, insânın fena-yı dünyadan ve zeval-i eşyadan ve hubb-u fâniyattan gelen yaralarını güzelce tedâvi eder ve evhamın zulümatından kurtarır. Hem mevt ve eceli, âlem-i berzaha giden ve âlem-i bekada olan ahbablara visal ve mülâkat mukaddemesi olarak gösterir. Ehl-i dalaletin nazarında bütün ahbabından bir firak-ı ebedî telakki ettiği ölüm yaralarını böylece tedâvi eder. Ve o firak, ayn-ı lika olduğunu isbat eder. Hem kabrin, âlem-i rahmete ve dâr-ı saadete ve bağistan-ı cinana ve nuristan-ı Rahmân’a açılan bir kapı olduğunu isbat etmekle, beşerin en müdhiş korkusunu izale edip, en elîm ve kasavetli ve sıkıntılı olan berzah seyahatini, en leziz ve ünsiyetli ve ferahlı bir seyahat olduğunu gösterir. Kabir ile ejderha ağzını kapatır, güzel bir bahçeye kapı açar. Yâni; kabir ejderha ağzı olmadığını, belki bağistan-ı rahmete açılan bir kapı olduğunu gösterir.

Hem mü’mine der: “İhtiyarın cüz’î ise; kendi mâlikinin irade-i külliyyesine işini bırak. İktidarın küçük ise, Kadîr-i Mutlak’ın kudretine itimad et. Hayatın az ise, hayat-ı bâkiyyeyi düşün. Ömrün kısa ise; ebedî bir ömrün var, merak etme. Fikrin sönük ise; Kur’anın güneşi altına gir, îmânın nuruyla bak ki: Yıldız böceği olan fikrin yerine herbir âyet-i Kur’an, birer yıldız misillü sana ışık verir. Hem hadsiz emellerin, elemlerin varsa, nihayetsiz bir sevab ve hadsiz bir rahmet seni bekliyor. Hem hadsiz arzuların, makasıdın varsa, onları düşünüp muztarip olma. Onlar bu dünyaya sığışmaz. Onların yerleri başka diyardır ve onları veren de başkadır.”

Səs yoxdur